• BIST 10081
  • Altın 2951.437
  • Dolar 34.6593
  • Euro 36.8557
  • Lefkoşa 10 °C
  • Mağusa 9 °C
  • Girne 16 °C
  • Güzelyurt 7 °C
  • İskele 9 °C
  • İstanbul 10 °C
  • Ankara 4 °C

İKİ ATEŞ ARASINDA YAŞAMAK

Hatice İNTAÇ

Uzaktan gelen köpek havlamaları sabahın alacakaranlığını uyandırırken, onların sesine yeni uyanan kuşların akortsuz sesi de eşlik etti, gün başladı. Saatin kaç olduğuna bakmak için uyku sersemliği ile gece lambasının düğmesine uzandım ama oda aydınlanmadı. Belli ki yine elektrikler kesikti. Gayrı ihtiyari sık sık kesilen elektriğe tedbir olsun diye hep etajerin üzerinde, hazır olda bulundurduğum el fenerine uzandı elim. Saate baktım, beş otuzu gösteriyordu. Ne yapılırdı bu saatte? Uykum da açılmıştı. Yatakta dönüp durmanın bir anlamı yoktu kötü düşüncelerin beynimi kemirmesinden başka.

Kötü düşünceler! Bu memleketin hali!. Daha doğrusu bu memleketin ve insanlarının ne hale getirildiği!. Hele son zamanlarda yaşananlar, yaşatılanlar, asapları daha da bozup, sinirleri adeta tel gibi gererken güzel şeyler düşünmenin imkânı var mıydı?

Karamsar düşünceleri biraz olsun ağartmak için pencereyi sonuna kadar açtım. Sabahın tazeliği içimdeki pusu biraz olsun dağıttı. Yıldızlar vardı hala gökyüzünde ve adeta göğe asılmış fenerler gibiydiler. Parlak ve ihtişamlı.. Gökyüzü sanki buralarda daha alçak!. Yıldızların büyüklüğü de herhalde ondan. Yıllarca yaşadığım İstanbul’da yıldızları hiç böyle parlak ve büyük görmemiştim. Acaba mümkün olsaydı bazı çokbilmişler, doyumsuzlar onları da gökyüzünden söküp aralarında paylaşırlar mıydı diye geçti aklımdan bir an. Kendi kendime güldüm. İyi ki mümkün değildi, yoksa onu da yaparlardı. Yapmadıkları şey mi kaldı?. Dağları, denizleri, ormanları velhasıl yeryüzünü çıkar uğruna mahfedenler yine ayni amaç uğruna bunu da yapmazlar mıydı?.. Biz de her zamanki gibi sadece seyreder, sadece konuşurduk. Kırk yıldır bu adayı bu hale getirenler hala koltuklara oturma onursuzluğunu ve cesaretini gösterebiliyorlarsa ve biz iki gün konuşup sonra unutuyorsak, bu bizi hiçe sayıp bildiklerini okumalarına sebep teşkil etmiyor mu?

                                                              *****

Yıldızlar parlaklığını kaybederken, güneşin doğum öncesi kızıllığı ufku sardı. Etraf yavaş yavaş aydınlanırken dağların silüeti de belirdi. St. Hilarion kalesinin ışıkları hala yanıyordu. Kalenin ihtişamı netleştikçe düşüncem de yüzyıllar öncesine kaydı. Sanki astral bir yolculukla zaman tünelinden geçtim ve o zamanda yaşamışım gibi kalenin surlarından usulca içeriye süzüldüm. Onun gelmiş geçmiş tarihini, hikâyesini bir an için hayalimde yaşattım.   Derken güneş yükseldi, etraf iyice aydınlandı. Yandaki koruluktan buram buram çam kokusu yayıldı. Fakat bu büyüleyici atmosfer bile adanın bu yarısındaki gerçekleri; bu günlere adım adım gelişimizi  unutmaya yetmedi.

                                                    *****

Yıl 1974.  Aylardan Temmuz…  Erken saatlerde marşlarla uyanılan bir gün… Gökten süzülen paraşütler, denizlerden gelen gemiler.. Mehmetçiğin karaya ayak basışı.. Rahmetli Ecevit’in radyolardaki heyecanlı sesi… Artık güvende ve özgür yaşayacağımızın coşkusu ve sevinciyle kucaklaşan insanlar…

Önceleri her şey iyiydi sanki… Her ne kadar güneyden gelenler evlerini, yurtlarını, anılarını orada bırakıp kuzeye yerleştirilmenin burukluğunu yaşasalar da can güvenliği onlar için daha önemliydi. Kurtarıcılarına minnettar oldular ama yine bir sorun vardı. Nüfus olarak öteki taraf bizden çok fazlaydı ve bu da ilerde bir pürüz yaratabilir zihniyetiyle Türkiye’den getirilenlerle bunun takviyesi hedeflendi ve öyle de yapıldı. Rumdan kalan mallar güneyden gelenlerden çok Türkiye’den gelenlere babalarının malıymış gibi cömertçe dağıtıldı. Bu yerleşimler zamanla başka amaçlar için daha da çoğaldı. Çünkü savaş bitmiş,  iktidar hırsı başlamıştı ve bu yüzden de Türkiye’den getirilip vatandaş yapılanların oylarına ihtiyaç vardı.

Şimdilerde yerli nüfusumuz iyice azalmışsa, bunun sorumlusu adayı bir sorma gir hanına döndürenlerdir. İktidar olmak uğruna peşkeşi, rüşveti, adam kayırmayı ve bilumum yolsuzluklara göz yummayı benimseyenlerdir. Hırsızlık, gasp, tecavüz, cinayet almış başını gidiyorsa; kumarhaneler, bet ofisler, gece kulüpleri, fuhuş yuvaları her tarafa yayılmış, uyuşturucu her yana sızmışsa,  kişisel çıkarlarından başka bir şey düşünmeyip, daha önce aldıklarıyla doymamış olan iktidar mensupları hala usulsüzlük yapmaya ve dönümlerce araziyi yakınlarına vermeyi mübah sayıyorsa; halka reva gördükleri tek şey zam üstüne zam yapıp yaşamları daha da zora sokmaksa bu ülkede huzur bulmak mümkün müdür?..

Bütün bu olanlar kendi içimizde de görüş ayrılıklarına neden oldu. İki ateş arasında kalmış gibi olduk. Kime ve neye inanacağımızı şaşırdık. Bir yanımızda kendilerini adanın tek sahibi sanan ve yıllardır hiçbir görüşmede haklarımızı kabul etmemekte ısrarlı olan komşularımız; bir yanımızda kurtarılmışlığın (!..) diyetini bir türlü ödeyemediğimiz, her fırsatta nelere sebep olduklarını hiç hesaplamadan bize besleme, tembel diyen, dinimizi, soyumuzu eleştiren; kendi kültürümüzü, adetlerimizi, yaşantımızı beğenmeyip terbiye etmeye çalışan, buyruklarına riayet etmezsek aba altından sopa gösteren bir zihniyet ve ipin hangi ucundan tutarsak tutalım bulaşacağımız bir durumla karşı karşıyayız şimdi. Çünkü iki taraftan biri kendilerine yama olmamızı, diğeri kendi emirlerine göre yaşamamızı istiyor.

İşin özeti: Biz kendi ayaklarımızın üstünde duramadık. Başkalarını çoğaltırken kendimizi azalttık. Birleşip tek yumruk olacağımıza her birimiz bir yana çektik. Koltuklara kendi halkının hakkını savunmaktan aciz, başkalarının güdümünde olanları oturttuk ( hoş… hangisi oturduysa ayni şey oldu) onlar da sadece kurdele kestiler, şükran sundular. Hadi emirlere hep boyun eğdiler de içerdeki işleri mamur mu ettiler?.. Oysa doğru uygulamalar yeterdi kimseye avuç açmamaya, ayaklarımız üzerinde durmaya ve haksız yaptırımlara karşı durmaya ama onlar kolayı, hazırı ve biat etmeyi seçtiler. Biz de susup oturmayı..

 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları