• BIST 8876.22
  • Altın 2928.215
  • Dolar 34.2375
  • Euro 37.4474
  • Lefkoşa 24 °C
  • Mağusa 24 °C
  • Girne 25 °C
  • Güzelyurt 22 °C
  • İskele 24 °C
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

Geç kalmış bir mevsim

Hatice İNTAÇ

Geçen yıl bu zamanlarda Detay gazetesinde yazmaya başlamıştım. Yine aylardan Kasım, mevsimlerden Sonbahardı. Zaman çok çabuk mu geçiyor, bana mı öyle geliyor. Saatler, günler hatta aylar koşarak yine yılın sonuna ulaştılar. Çocukluk ve gençlik yıllarımı hatırlıyorum. Zaman mı geçmek bilmezdi yoksa bana mı öyle gelirdi bilmiyorum.  Belki de o zamanların okul ve öğrencilik yılları oluşundandı. Ders çalışmak, sınava girmek zorunluluğu buna sebepti belki de. Şimdi öyle bir zorunluluk yok. Keşke olsaydı da demiyorum çünkü insan ömründe her yaşın bir özelliği ve güzelliği olduğuna inanıyor; her dönemde yaşadıklarının onu geliştirmesi ve olgunlaştırması gerektiği görüşünü savunuyorum. Rüzgârın sesi Sonbaharın geldiğini hatırlatıyor. Gecikmiş bir Sonbahar bu!. Ne yağmur var ne de havada uçuşan sarı- kızıl yapraklar!.. Takvim olarak kışa yaklaştık da mevsim olarak Sonbaharda bile değiliz. Dünya belli ki bir evrim geçiriyor. Buna rağmen yabani otların ve çiçeklerin cılız yapraklarıyla inatla topraktan çıkmaya çalışması, doğanın dengesini korumaya çalıştığını gösteriyor. Ya insan denilen varlık?. O, bu dengeyi korumayı başarabiliyor mu? Bilinen en eski gerçeklerden biri insanın, doğanın hassas dengesini bozma eğiliminde olduğudur. Dünya zaman zaman bir evrim geçirir ve durumunu yeniden düzenlemeyi başarır. Dünya içindeki her insan da yaratıcı bir gücü temsil eder. Ancak ne yazık ki onun doğayla olan iletişimsizliği ve insanlığın, bilincin derinlikleri ile bağlantı kurma ve işbirliği yapmaktaki başarısızlığı dünya için çok kötü sonuçlara neden oluyor. Yeni bir tohumu bahçeye ekmek için aldığımızda onunla ilgili bilgiyi paketin üzerinde bulabiliyoruz. Ne kadar derine, diğer bitkilerden ne kadar uzağa ekmek, ne sıklıkta sulamak gerektiğini biliyoruz. Sonuçta hangi tohumu ekmişsek onu alacağımızı da biliyoruz.  Keşke insanın gelişimine dair bilgilere de ayni kolaylıkla ulaşılabilseydi!. Ne yazık ki istenen özellikte bir insan yaratabilmek mümkün değildir. İnsanın gerçek anlamda kim olduğuna, nereye ait olduğuna ve ne gibi özelliklere sahip olduğuna dair bilgiler meçhul. Buna rağmen insan denen varlıktan kaliteli ürün alabilmekteki en büyük rolü eğitimin oynadığını unutmamak gerekir. Eğitimi insanın, yaşadığı toplum içinde değerli görülen, yetenek, tutum ve davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümü diye tanımlayabiliriz. Bir bebek doğduktan sonra dünyaya uyum süreci başlar. Genellikle yaşamın ilk yılları fiziksel gerçeklere ve ortama adaptasyonla geçer. Daha sonra duygu ve düşüncelerin gelişmeye başlaması ile kişilik belirmeye başlar. Bundan sonraki süreç ergenlik dönemidir. Bu dönem, geçici hevesler peşinde koşma, bir şeyler keşfetme heyecanı ile dolu bir bocalama dönemidir. Çünkü ergen,  bu dönemde kendi içinde onu yönlendirecek gücü henüz keşfetmemiştir. Bu gücü hissetmeye başladığında ise olgunluk dönemine girer ve gerçek kişiliğini bulur. Kişilik yapısının oluşmasında aile ve okul eğitiminin çok büyük rolü vardır. Bu yüzden ergenlik dönemi kişiliğin oluşmasındaki en önemli zamandır. Bazı aileler çocuklarını büyütürken farkında olmadan veya pek ciddiye almadan yaptıkları bazı yanlış davranışların, ileride ne kadar büyük sorunlar doğuracağını hesaba katmazlar. Basit sandıkları bu hataların çocuklarını, kendilerini ve başka insanları ileride ne denli büyük çıkmazlara sokacağını kestiremezler ve onlara yarardan çok zarar verirler. Bu tip olumsuz ve yanlış davranışlar gelişme dönemindeki gence ailesinin farkında olmadan bıraktığı kötü bir mirastır ve onun tüm hayatında etkili olur. Eğitimin diğer önemli ana unsuru öğretmen, öğrenci ve bu eğitim sürecinin gerçekleştiği okuldur. Öğretmen, eğitim sürecinde öğrenciye sadece kuru bilgilerle, dersi anlatmakla kalmamalı; onun yeteneğini keşfedip, geleceğini o yetenek doğrultusunda kurmaya teşvik etmeli, ona yol göstermeli, hayata hazırlamalıdır. İnsan için; bugünkü kültür seviyesine önceki milyarlarca insanın emeği ile ulaşmış bir birikim ürünüdür diyebiliriz. İnsanın diğer canlılardan farkı birlikte bir kültür oluşturması ve bu kültürü yeni nesillere aktarmasıdır ki, bu da ancak eğitimle mümkündür.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları