• BIST 9812.78
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • Lefkoşa 34 °C
  • Mağusa 32 °C
  • Girne 29 °C
  • Güzelyurt 35 °C
  • İskele 32 °C
  • İstanbul 24 °C
  • Ankara 24 °C

Kurban Bayramı ne zaman? 2015 Kurban bayramı tatili kaç gün?

Kurban Bayramı ne zaman? 2015 Kurban bayramı tatili kaç gün?
Özellikle çalışanların dört gözle beklediği Kurban Bayramı 23-27 Eylül tarihlerine geliyor. “Kurban bayramı tatili kaç gün sürecek?" sorusuna yanıt arayanlar için ise açıklanana göre 4,5 gün sürecek.
23 Eylül Çarşamba günü arife (yarım gün), diğer kurban bayramı tatil günleri kurban bayramının 1. (Perşembe), 2. (Cuma), 3. (Cumartesi) ve 4. (Pazar) günleridir.
2015 Kurban Bayramı Tatilinin Arifesi 23 Eylül 2015 Çarşamba günü yarım gün resmi tatildir.
2015 Kurban Bayramı Tatilinin Birinci günü 24 Eylül 2015 Perşembe günü tam gün resmi tatildir.
2015 Kurban Bayramı Tatilinin İkinci günü 25 Eylül 2015 Cuma günü tam gün resmi tatildir.
2015 Kurban Bayramı Tatilinin Üçüncü günü 26 Eylül 2015 Cumartesi günü tam gün resmi tatildir.
2015 Kurban Bayramı Tatilinin Dördüncü günü 27 Eylül 2015 Pazar günü tam gün resmi tatildir.
En uzun tatillerden olan Kurban Bayramı'nda kimi vatandaşlar memleketlerine kimileri ise tatile gitmek için fırsat bulur.
Kurban Bayramı Hicri Takvime Göre Hangi Günler?
Kurban Bayramı, müslümanlar tarafından Hicri Takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayramdır. Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günlerine ‘Eyyâm-ı nahr’ (Kesme günleri) ve bir önceki gün olan Zilhicce ayının dokuzuncu gününe Arife denir. Kurban Bayramı, aynı zamanda İslam âleminin her yıl Mekke’de hac farizasını ifa ettikleri vakittir.
Hicri takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar güneş temelli miladi takvimden 11-12 gün kısadır. Bu nedenle Kurban Bayramı her sene 11-12 gün daha erken kutlanır. Yaklaşık 33 senede bir Kurban Bayramı aynı tarihlere tekabül eder.
KURBAN BAYRAMI NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Saffat suresinin 100-113. ayetleri bir kıssaya (hikâyeye) ayrılmıştır. Ders veren her Kuran ve Hz. Peygamber (s.a.v.) hikâyesi gibi sarsıcıdır bu hikâye.

Bir baba ile oğlunun ürperten, dikkat çeken, sarsan hikâyesidir.

Hz. İbrahim'in hiç çocuğu olmaz. Yaşı 86'ya ulaşmış bu büyük peygamber davasını ve ailesini devam ettirecek temiz bir evlat arzu eder. Allah'tan ister. Ve o arada da "bana bir evlat verirsen O'nu kurban ederim" der. Yüce Rabbimiz, Hacer validemizden Hz. İbrahim'e bir erkek çocuk nasip eder. Bu çocuğa da İsmail ismi verilir.

Nihayet çocuk 7 yaşına gelince Hz. İbrahim bir rüya görür. Rüyada kendisine evladını kurban etmekle ilgili adak hatırlatılır. Peygamberlerin rüyaları da vahyin bir türüdür. Yani rüyaları onları bağlar.

Hz. İbrahim çaresiz bir şekilde oturduğu Şam'dan Hz. Hacer ve Hz. İsmail'in yaşadığı Mekke'ye gelir. Niyeti evladını kurban etmektir. Ne kadar zor, ne kadar çetin bir hal. Peygamberlerin imtihanı da işte büyük olurmuş!

ODUN KESMEYE GİDERCESİNE

Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail'e bıçak ve ip almasını söyler. Görüntüde odun kesmeye gidiyorlar. Evden uzaklaşırlar. O esnada şeytan Hz. Hacer'e, Hz. İbrahim'e ve Hz. İsmail'e görünür. Hacer'e,"kocan oğlunu kesecek" der. Hz. İbrahim'e "insan oğlunu keser mi" der. Hz. İsmail'e; "baban seni kesmeye götürüyor" der.

Her üçü de şeytanı kovalar ve "Allah'ın hükmüne razı olduk" der.

20131008084520_86991.jpg
OĞLUM! BAK NE DİYORSUN?

Nihayet Mina-Müzdelife bölgelerine yakın bir yere gelince Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail'i oturtup onunla sohbete başlar. Şöyle der:

"Oğulcağızım! Ben rüyamda seni kurban ediyor görüyorum. Bak bakalım, ne diyorsun bu işe. Babanla konuş bu işi. Bana teslim olacak mısın?"

Bir baba için bunu söylemek ne kadar zor ve, ne kadar ağırdır. Hz. İbrahim bu emri paylaşır. Yüce Rabbin istediğini iletmekte tereddüt etmez. Oğlu Hz. İsmail ise tam bir tevekkül ve teslimiyetle şöyle cevap verir: "Babacığım! Emrolunduğunu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.Sana direnmeyeceğim. Senin dediğini tartışmayacağım. Sana neden demeyeceğim. Sen ne ile emredildiysen onu yap. Beni sabreden olarak bulacaksın."

İKİSİDE ALLAH'A TESLİM OLDULAR

Nihayet Hz. İbrahim ile Hz. İsmail emre uymak için hazırlık yaparlar. Hz. İsmail babasına şöyle der:"Babacığım. Kollarımı arkadan bağla. Sımsıkı. Gömleğimi soy ki kana bulanmasın. Annem görür dayanamaz."

(Aslında Kuran-ı Kerim iç burkan, merhamet duygularını tetikleyen bu ayrıntılara girmez. Üstü örtülü geçer. Bu ayrıntıyı yorum edebiyatına, rivayetlere, yer yer tarih kitaplarındaki nakillere bırakır. Kıssayı tamamlayan ve aklı zorlamayan rivayetlerdir bunlar ama Kuran-ı Kerim kıssalardaki genel kuralı burada da işletir. İsimlere, ayrıntılara, mekânlara boğmaz mesajı. Net ve keskin çizgilerle olayın özüne bakar.)

Hz. İbrahim oğlu İsmail'i alnı üstü yatırır. Kurban edecektir. İç âlemi elbette buruktur, mustariptir ama karara boyun eğmektedir.

Hz. İbrahim bıçağı çalacaktır ince et parçasına ama Rabbim bıçaktan kesebilme kudretini kaldırmıştır. Bıçak bir pamuk yumağı gibi boyundan geçer.

Hz. İbrahim kendinden geçer, Hz. İsmail kendinden geçer. Bıçak kendinden geçer.

Yüce Allah Halil'i (dostu) olan Hz. İbrahim bıçağa "kes" diyor, ama Halık (Yüce Yaratan) "kesme" diyor. Hangi bıçak kesebilir ki.

Ateş yakar elbette ama Yüce Allah yakma derse ateşe, hangi ateş Hz. İbrahim'i yakabilir ki. İşte bu da aynı böyledir. Kuralları koyan Yüce Kudret o kuralları (Sünnetullah'ı) başka kurallarla değiştirir. Güç onun, kudret onun, mal O'nun, mülk O'nun, söz O'nun, kalem O'nun, iktidar O'nun, hüküm O'nun. Kimin haddine karşısında söz söylemek, kelam sarf etmek.

BÜYÜK BİR KURBAN İLE YARAYI SARMAK

Kuran-ı Kerim büyük bir kurbanın (kurbanlığın) Hz. İbrahim'e verildiğini haber veriyor.

Hz. İbrahim kararlılığını ve fedakârlığını, Hz. İsmail'in ise teslimiyetini hep konuşmuşuz ama Yüce Allah'ın Hz. İsmail'i kestirmemesini nedense hep geçmişizdir. Yüce Allah'ın engin rahmetini. Bir babayı evladını boğazlamayla imtihan eden Rabbin en son demde babayı bu ağır imtihandan çıkarması. Lütfetmesi. Boğazlatmaması. Evladının kanına babanın elini bulaştırmaması. Babadan daha merhametli olması. Sonra Rabbe teslim olan o çocuğa (Hz. İsmail'e) peygamberlik vermesi ve onu Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dedesi yapması.

Fedakâr babayı, cefakâr babayı ve tevekkül eden evladı konuşan bizler ne yazık ki "Merhametli Allah'ı" ne az konuşuyoruz. Bütün sahip olduklarımızın O'nun merhametli bir dokunuşunun eseri olduğunu hep göz ardı ediyoruz. Rabbi hakkıyla bilmeden Rabbin nimetini nasıl takdir edebiliriz ki.

Yüce Rabbe tam teslim olmadan ne Halil olan Hz. İbrahim'i ve ne de Halim olan Hz. İsmail'i anlayamaz.

HZ. İBRAHİM'İN SÜNNETİ

Kurbanı keserken Hz. Peygamber (s.a.v.) hicretin ikinci yılından itibaren hep böyle buyurdu. "Bu babanız Hz. İbrahim'in sünneti -adeti-dir." Bu nedenle de Kurban Bayramı'nda kurban vacip veya müekked (güçlü) sünnet kabul edilmiştir. Usulüne uygun hayvanlara eziyet etmeden, Kurbanı kesmek her Müslüman için bir ibadettir. Bunu ihmal etmemek lazım. Rabbim kurbanlarınızı makbul etsin niyetinizi Allah için eylesin. Zira kesilen kurbanın eti ve kanı değil ancak takva dolu niyetleriniz Yüce Allah'a çıkar.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler