Sn. Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul ile ilgili kurumunuz, yaptığı açıklamada, Planlanan Kanal İstanbul güzergahı üzerinde, arsa rantına müsaade etmeyeceklerini ve bir vatandaşın, bireyin, şirketin arsa toplamasının söz konusu olmadığını belirtmişti. Bu açıklamaları sanırım alkışta toplamıştı. Ancak, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamit el Sani’nin annesi, Şeyha Moza bin Nasır el-Misned’in Türkiye’de şirket kurup, Kanal İstanbul güzergahındaki Arnavutköy’de 44 dönüm arazi satın aldığı ortaya çıkınca projeyle ilgili yaşanan ‘rant’ tartışmasına atıfta bulunarak, “Katar emirinin annesinin ülkemizden gayrimenkul satın almasına mani yasal olarak herhangi bir şey söz konusu mu” dediniz. Haşa ne münasebet. Ağa pohunun üstüne poh edildiği nerede görülmüştür. Katar Şeyhinin annesinin pohu rant değil, tütsülenmiş mübarek bir baş tacıdır. Mümüne Teyze,Sn. Erdoğan haklıdır derken, Hiç aşağıdakiler ile yukarıdakiler eşit olurmu? Koskoca Katar Emirinin annesi ile Ali Efendi ayni terazide tartılırmı? Birisinin parası, diğerinin paraya bakarken akan salyası dedi.
**
Sn. Erhan Arıklı Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak çeşitli merkezlerde değişik planlar hazırlanıp, oyunlar oynandığını öne sürerek bu oyunu bozacağınızı belirttiniz.Başbakan ve Yardımcısı Ankara’ya çağrıldı. Bu beceriksiz, uyumsuz kardeşlere bir ayar verildi. İmar planı yürürlüğe girerse anlayacağız ki ayarı Tatar yedi. Yok şayet ötelenirse o zaman ayarı Özersay yedi dediniz. Ve Kardeşim adam gibi ülkeyi idare edin. Sürekli dışardan tutkal aramayın. Ankara'nın dünya kadar derdi var. Bir de sizinle mi uğraşsın? Beceremiyorsanız onurunuzla çekip gidin ifadesinde bulundunuz. Başkan, Ankara bu işe ayar vermedi. Ayarı 300 milyon civarında para verdiği bir gazete patronuna bıraktı. Ve birinci ve ikinci olacak olanlar baş tacı, gerisi ‘Tu kaka’ yapılacak dedi. Usta’ siyasi adalet SOS veriyor. Usta, adil bir yarış tekliyor. Usta,siyaset arenası hijyenden yoksun kirlilik denizinde boğuluyor. Ve ‘Usta’ siyasi mevtanın son duasında hoca rahmetliyi nasıl bilirdiniz sorusuna, millet sessiz kalmayarak, ‘Cehennemde hortlasın’ Fatiha okumak bile caiz değil diyor.
**
Sn. Fikri Ataoğlu, başkanlık koltuğuna oturunca, son model bir yarış arabası gibi gaz pedalına basarak, 100 Km.’ye bir saniyede çıktığınızı görüyoruz. Küskünlerin partiye, hükümet yerine muhalefette olduğunuz bir sırada tekrar dönüşünü sağlarken, Vites değiştirme ihtiyacı bile duymadan bütçenin hayal olduğunu, hayal bütçede bakanlıkların projelerinin hayata geçme olasılığının da olmadığını söylediniz. Hükümetin sadece kendi arasında söz düellosu içinde yürüdüğünü öne sürerken, 2020 yılının çok da rahat bir yıl olmayacağı kehanetinde bulundunuz. Sn. Ataoğlu, her seçim zamanı, oylarımız ile pandoranın kutusundan çıkarttıklarımız için yapacakları konusunda buzdan hayaller, Şekerden mamül sıcacık ev hayalleri kurarız. Ancak ne yazık ki, seçtiklerimizin yağdırdıkları yağmur sonrasında, ne buzdan hayallerimizi, nede şekerden evlerimizi bırakıyor. Halk olarak şimdilik sessiz kalıyoruz. Sessizlik de bir konuşma sanatıdır. Bu sanat fırtına öncesi yaşanan sakinliğin simgesidir. Ama fırtına patlarsa, ne koltuk nede çatı bırakır.
**
Sn. Devlet Bahçeli, 7 Mayıs 2011’deki açıklamanızda, Kanal İstanbul’a atıfta bulunaraki güya bir kanal açıyorlar. Adına da İstanbul Kanalı ve bu çılgın proje diyorlar. Bu soygun düzenini, çılgınca sürdürecek bir projedir demiştiniz. Ancak 2019 yılında, Kanal İstanbul’dan rahatsızlık duyanlar şuursuz ve gayri millidir dediniz. Yani siz 2011’de gayri milliyken, şimdi terfi alarak Milli oldum demekmi istediniz? Hacı amca, arkadaşlar, siz Devlet beye aldırmayın. Yaş 70’i geçmiş ama işi henüz bitmemiştir. Bahçeli köyündeki hayal dünyasında gezerken, Zerdali ağacına başını çarptı. Unutkanlık var. Garibim, hayal dünyasındaki yerini alarak yelkeni fora etti, gidiyor. Dün dere tepe dümdüz, küfürlü hicaz faslından beste ve güfte yaptığı kişilerin bugün bohçalarına yama dikmekle meşgul dedi. Vallahi ne diyelim. En mükemmel adalet, vicdandır. Ancak çıkar konuşunca, vicdan susar adalet abla rahmetli olur mu diyelim. Yoksa tavuğun da penguenin de kanatları var. Ancak ikisi de uçamaz. Yalnız birisi yüzerken kuzey kutbunun tertemiz sularında, diğerinin gagası kalkmaz çöp yığınından mı diyelim. Şaşırdık.
**
Sn. Gürdal Çuvalcıoğlu, Kıb-Tek yönetim Kurulu üyesi olarak, Kıb-Tek Mühendis ve Teknisyen İstihdam Yazılı Sınavı’nın ODTÜ’de yapılması yönünde alınan karara şerh düştüğünüzü öğrendik. Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Onurhan’ın sınavın ODTÜ’de yapılmasını başkana bağlayarak onun ODTÜ’de uzun süre yöneticilik yaptığını, üniversite ile ilişkisinin ne zaman kesildiğinin, en son ne zaman maaş aldığının bilgisini sizlere vermediğini kaydettiniz. Ayrıca söz konusu sınavın başka üniversitelerde de yapılabilmesi için hiçbir teklif alınmadığını dile getirirken itiraz dilekçesinde, “Bunun da açıkça başkanın ısrarı ve baskısıyla yapıldığını düşündüğünüzü ifade ettiniz. Ayrıca ilgili sınavın ücret tutarının 38 bin 75 TL + KDV olduğuna vurgu yaparak, yasa gereği herhangi bir alımın asgari ücretin 10 katını aşmaması halinde 3 teklifle, aşması halinde ihale usulü ile hizmet alımı yapılabildiğini kaydettiniz ve bu işte de bir Ali Cengiz oyunu olduğu imasında bulundunuz. Sn. Çuvalcıoğlu, Hatçe Teyze, sağolsun Gürdal ovlucuğum. Sakın kimse bana Ocak eğri olsa da dumanı doğru tüter demesin. Mavro yerimo kalsın ocağın içinde olduğu odanın içi duman doldu. Dumanın yarattığı kirlilikten boğulmak üzereyiz dedi.
**
Sn. Hakkı Kurtoğlu, Tatlısu bölgesindeki çarpık yapılaşmalara atıftabulunarak, sosyal medyada yaptığınız açıklamada, Annan planı ortaya çıktığı dönemde Tatlısu bölgesinde, plansız,programsız, izinsiz yüzlerce atıl durumda inşaatlar var.Ve bunlar çevre için birer utanç abidesi gibi duruyorlar. Ve bunlar yıllardır orada hala duruyor dediniz. Vebula bula evine götürmeye çalışan bir vatandaşı buldular imasında bulunarak, bu işte art niyet var dediniz. Sn. Kurtoğlu, art niyet değil, düpedüz saldırı var. Hüsamettin amca, kadınIar yanIış erkeğe aşık oIur.ErkekIer ise doğru kadına yanIış yapar. Belediye başkanları ise bölge için bal üretecek bal arısına tekmeyi basar. Eşek arılarını ise boynuna asar. Ancak bal üreten arının ağzında balı varsa kuyruğunda iğnesi olduğu unutulmamalı. Sokarsa insanın fevri şaşar diyor.
**
Sn. Bedia Balses Çeliker sosyal medyadaki paylaşımınızda, birkaç gece önce, hava müthiş sisli. Sürücüler bir metre önünü görmekte bile zorlanıyor. Salamis Yolu ışıksız. Yanımdan arabalar hiçbir şey olmamış gibi hızla geçip gidiyor. 65 km sınır olan yerde en az 100'le gidiyor. Bu arabaları sürenler kimler? Sen, ben, biz, yakınlarımız, doğurduklarımız, okulda ders verdiklerimiz, o, bu , şu, diyorsunuz. Hocanım, herkes doktorluğa özendi. Bir doktor hastasına sakın sigara içme derken, hastanın karşısında sigarasını tüttürürse, bizlerde eleştirdiğimiz, hatta yapana küfürlü hicaz faslından beste sunduğumuz kişilerin yaptıklarını yapmaktan kaçınmayız. Yaptıklarımız sonrasında da samur kürk olan suçu kesinlikle sırtımıza geçirmek istemeyiz.Ayşaba, elimiz ile yaptığımız hataların bedelini, ya hayatımız ile yada başkalarının hayatına kast ederek ödüyoruz. Gözyaşlarımızın bile silemediği bu hataları ise yapmaya devam ediyoruz diyor.
**
Sn. Ümit Deniziçi UluköksalTurunçlu yol kavşağında meydana gelen ölüm sonrasında duyarlı her vatandaş gibi tepkinizi dile getirerek, O koltuk da oturanlara, lütfen bu yılbaşı viski veya yılbaşı sepeti vermeyin. Bir kilo kına gönderin. Layıkları sadece o dediniz. Ama kınayı gönderirken, nerelerine yakacaklarını söylemediniz. Söylemediğiniz için yanlışlıkla avuç içine veya ayak tabanlarına da sürebilirler. Keşke kınanın kullanılacağı bölgeyi de belirtseydiniz. Sn. Uluköksal, bazılarına,biraz insan olun diyeceğim ama, inanın onları da zor durumda bırakmak istemiyorum.
**
Sn. Alev Sensoy sosyal medyadaki paylaşımınızda, bilin bakalım burası neresi. Yüzölçümü: 3355 kilometre kare, Nüfus: Galabalık. Yönetim Şekli: Anarşizm (no authority) diyorsunuz. İlahi Alev hanım bunu bilmeyecek ne var. Bunu 7 yaşındaki ilkokul çocuğu bile bilir. Ama bakıyorum yapılan yorumlarda bu sorunun cevabını kimse bilmemiş. Üzüldüm ve en azından bilmeyenler öğrensin diye 3 şıklı bir cevap vereyim dedim. Bahsettiğiniz ülke (A) şıkkında olsa olsa İdi Amin’in ülkesi Uganda’dır.(B) şıkkında Yemendir. (C) şıkkında ise insanların katledildiği Ruanda’dır. Bin bereket versin ki, bizim KKTC For Ever ortaya koyduğunuz şıkların hiçbirine uymuyor. Çünkü bizde, tatlı yiyip, tatlı konuşalım diyen vekillerimiz. Hükümet koltuğuna oturunca mantı yiyip mantıklı konuşacağız deyip de anamızı ağlatırken geride play back yapan bakanlarımız var.
**
Sn. Cenk Seren, insan sağlığına duyarlı birisi olarak, Mehmetçik Sağlık Ocağında, geceleyin nöbetçi doktor olmadığını, 7000 bin nüfusun yaşadığı, birçok büyük köyün bulunduğu bölgede geceleyin bir nöbetçi doktorun olmamasının insan hayatının risk altında olması ile eş anlam taşıdığını belirttiniz. Mehmetçik, Büyükkonuk, Yedikonuk, Kilitkaya, Tuzluca, Zeybekköy, Sazlıköy, Çayırova, Bafra, Pamuklu, Kumyalı ve Balalan köylerinden birisinde gecelyin hasta olacak birisinin, İskele Sağlık Ocağına veya Mağusa Hastanesine götürüleceğini, bunun da son derece sakıncalı olacağını söylediniz. Sevgili Cenk, insan sağlığı düşüncesinin yerlerde süründüğü bir ülkede, ölen ölür kalan sağlar bizimdir mantığı hakimdir. Ayşaba, insanın beş duyu organı var. Ancak insan sağlığı derken, hala daha birileri 5 duyu organından birisini kullanmak yerine lafı kıçından anlıyor. Pes vallahi diyor.
**
Sn. Alev Anıl, sosyal medyadaki paylaşımınızda, yollara korkuluk yapmaya para yok.İnsanlarımız ölüyor.Ancak bir sürü abuk sabuk ülkede oluşturulan temsilciliklere en az 6-7 bin euro maaşla görevlendirilenler var. Acaba KKTC vatandaşı bile olmayan bu ülkelerde ne iş yapıyorlar ve ülkeye hangi faydayı sağlıyorlar? Bu ülkenin kıt kaynaklarını Dohadaki, Helsinkideki ve bunun gibi bir çok yerde harcamak ne kadar doğrudur. 17 Aralık 2019 tarihli Bakanlar kurulunda yine birçok görevlendirmeler yapılarak olmayan kaynaklar tüketilip bazı kişilere maddi menfaat sağlamaya devam ediliyor dediniz. Sn. Anıl, temsilcilik dediğimiz ama şirket olarak o ülkede bulunan kurumlarımızı o ülkede bulundurmasak, KKTC’ye öğrenci olarak gelip de sırf basında bir süreliğine yer aldığı için vatandaş yapılan, KKTC kültürü dersinden sıfır çekenlere cismi küçükte olsa,ismi büyük, yeri nasıl bulacaktık. Kıbrıs Türkünün tarihi denilince Denktaş baba ile Eroğlundan başkasını bilmeyen, büyük kültür bilginlerini buralarda nasıl barındıracaktık. KKTC Bol Kepçe lokantasında çukur tabaklarını doldurmalarını nasıl sağlayacaktık? Kıbrıs Kültürü denilince öküzün trene baktığı gibi bakanları nasıl kollayacaktık? Hatçe Teyze, yanlış numarayı arasak bile ‘görüşürüz’ diyerek kapatan, ülkenin kültüründen bihaberleri bazı insanları temsilciliklerde görevlendiren enteresan bir milletiz diyor.
**
Sn. Turan Kumsal, dün sabah yeğeninizin, kimlik kartını yenilemek için İçişleri Bakanlığına gittiğini ancak orada Kaymakamlığa müracaat etmesi gerektiğini söylediklerini belirttiniz. 09.30 raddelerinde Kaymakamlığa gidince, oralarda kimsenin olmadığını ancak görevlinin sıra numaralarının bittiğini ve işlem yapamayacağını söylediğini öne sürdünüz. Ağlarmısın, gülermisin derken, çok zengin bir ülke olduğumuzu ve devletin para istemediğini söylediniz. Kamudaki laçkalığa son verilsin derken, bu gün git, yarın gel moduna geçildiğini belirttiniz. Sn. Kumsal, dökülen, her tarafı çöken bir yapıdan bir odanın sağlam kaldığı nerede görüldü? Bize yaşatılanlar sonrasında susmayı tercih ederek, ‘Allah Kerim’ dememizin bedelini, sanırım bugün indiğimiz ‘Kerim’in kuyusundan çıkmakta zorlanarak çekiyoruz.
**
Günün Fıkrası
Günün Fotosu
Günün Mescidi
Günün Sözü
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.