Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis bugün Rum basınında yer alan geniş kapsamlı demecinde dış politika konuları yanı sıra Kıbrıs sorunuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Gazete Hristodulidis’in demecine “İçte ve Dışta Güçlü Kıbrıs- Yurt Dışında Halk İçin Birçok Fayda Sağlayan Sinerjiler- Su ve Enerjiyle İlgili Anlaşmalar İçin Dört Bakan Kısa Süre İçinde Birleşik Arap Emirlikleri’ne Gidecek- Kıbrıs Sorununun Çözüm İçeriğine Artan İlgi” başlıklarıyla geniş yer verdi.
Gazeteye göre, Hristodulidis, Güney Kıbrıs’ı uluslararası alanda tanıtmak ve içteki sorunlarla başa çıkma konusundaki kapasitelerini güçlendirmek için bir strateji inşa ettiklerini söyledi.
Hristodulidis ayrıca bölgede artan hareketlilikle Güney Kıbrıs’ın oynadığı rol üzerinde durarak, jeostratejik rol aracılığıyla vatandaşların günlük yaşamını ve yaşam standartlarını iyileştirecek olgular kaydedileceğini söyledi.
Bir soru üzerine dış politikada gerçekleşen her hamlenin iç politikayla da doğrudan ilişkili olduğunu ifade eden Hristodulidis, yakın zamanda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa ve İsrail’le yaptıkları anlaşmalarla 2026'dan itibaren diğer ülkelerle imzalayacakları anlaşmaların pratik anlamda hedeflerini ileriye götürmeye çalıştığını ifade etti.
Hristodulidis hedefin ülkenin içteki ve dıştaki tüm güç unsurlarının artırılması; her türlü zorluğun üstesinden gelmek ve ortaya konulan hedefe ulaşmak için güçlenmek olduğunu kaydetti.
Hristodulidis iç cephede ise vatandaşların günlük yaşamlarının iyileştirilmesi ve yaşam standartlarının önemli ölçüde yükseltilmesine yönelik adımlara da değindi.
Ortaya çıkan elle tutulur sonuçları görmekten mutluluk duydukları bir diğer hedefin ise Avrupa Birliği’nin (AB) kendileri sayesinde Orta Doğu’nun önemini fark etmesi olduğuna işaret eden Hristodulidis, Güney Kıbrıs’ın AB Konseyi Dönem Başkanlığının açılış töreni için 7 Ocak’ta Rum kesimini ziyaret edecek Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von Der Leyen’in daha sonra Suriye, Ürdün ve Lübnan’ı ziyaret edecek olmasının önemine işaret etti.
AB’nin artık bölgenin önemi, anlamı ve rolünü anladığını dile getiren Hristodulidis, bölgenin aynı zamanda ABD’yle bir yakınlaşma noktası teşkil ettiğini ve ABD’nin de geniş kapsamlı iş birliği perspektiflerine ilgi gösterdiğini söyledi.
Bu ilginin “Hindistan, Orta Doğu ve Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEC) olarak isimlendirilen stratejik öneme sahip belirli projelerin uygulanması yoluyla ifade edilebileceğini kaydeden Hristodulidis, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin 20 yılın ardından ilk kez Güney Kıbrıs’a gerçekleştirdiği ziyarete de atıfta bulundu.
Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını da söyleyen Hristodulidis, tüm eylemlerinin belirli bir amacı olduğunu ve bunların geniş kapsamlı stratejilerine dayandığını söyledi.
İsrail ziyaretinde IMEC isimli ekonomik ve jeostratejik koridora nasıl somutluk kazandıracaklarını da ele aldıklarını dile getiren Hristodulidis, bu çerçevede Great Sea Interconnector (GSI) projesinin de uzun ve kapsamlı şekilde ele alındığını; bu hususta derhal harekete geçilmesi gerektiğinin vurgulandığını belirtti.
Aynı görüşme çerçevesinde Lübnan hükümetiyle kısa süre önce aldıkları karara da atıfta bulunduğunu dile getiren Hristodulidis, Güney Kıbrıs-Lübnan elektrik bağlantısı için Dünya Bankası'na başvurduklarını dile getirdi.
Hrsitodulidis, IMEC’e katılımlarıyla ülkenin uluslararası alandaki rolünü yükseltirken, elektriğin fiyatının düşürülmesi gibi içteki sıkıntılarla başa çıkmalarına da yardımcı olabileceğini ifade etti. Rum lider, Birleşik Arap Emirlikleri’yle ilişkilerini stratejik bir şekilde yükselttiklerini ayrıca su ve enerji konusunu çözmek için iş birliği yaptıklarını kaydetti.
2026 başında BAE’yle bir anlaşma imzalamaya hazırlandıklarını da dile getiren Hristodulidis, Güney Kıbrıs’tan bir bakanlar grubunun su ve enerji konusundaki iş birliğini kurumsal hale getirmek için Birleşik Arap Emirlikleri’ne gideceğini ifade etti.
Hristodulidis enerji konusunda ise BAE’den şirketlerin tek yanlı olarak ilan edilen sözde Rum MEB ve daha geniş anlamda ülkenin enerji sektörüne katılımı için bütünlüklü bir anlaşma yapmaya çalıştıklarını ifade etti.
Kısa süre içinde bu konularla alakalı açıklamalar yapılacağını dile getiren Hristodulidis, su ve enerji konusunun BAE’yle iş birliklerinin temel alanları olacağını dile getirdi.
Hristodulidis, Yunanistan’la elektrik bağlantısı projesinin de Güney Kıbrıs açısından stratejik öneme sahip olarak addedildiğini ve bu hususta Yunanistan hükümetiyle sürekli temas içinde olduklarını belirtti.
İsrail’le savunma iş birliğinin ne öngördüğünün kendisine sorulması üzerine ise Hristodulidis, iş birliğinin öngördüğü şeyin daha çok ortak askeri tatbikatlar yapılması; Güney Kıbrıs, İsrail ve muhtemelen Yunanistan’daki savunma endüstrisi şirketleri arasında sinerjiler oluşturulması; Avrupa fonlarına eşirim ve ülkede yeni iş imkanları yaratılması olduğuna işaret etti.
İş birlikleri aracılığıyla Güney Kıbrıs’ın savunma sanayine de dikkat çektiklerini dile getiren Hristodulidis, bunun Fransa’yla yaptıkları anlaşmanın bir parçası olduğuna da işaret etti.
Hristodulidis, İsrail’le savunma konusundaki iş birliğinin Rum Yönetimi’nin caydırıcılık gücünün güçlendirilmesi için askeri ekipman satın alınmasını da öngördüğünü ve Rum Yönetimi’nin caydırıcılık gücünün güçlendirilmesinin en üst öncelikleri olduğunu ifade etti.
AMERİKA'NIN KIBRIS SORUNUNA MÜAHALESİ
Rum Yönetimi Lideri Hristodulidis, “Kıbrıs sorununda Amerikan müdahalesine dair işaretler var mı? Bunun Gazze ve Ukrayna'daki önceki müdahalelere benzemesinden ne kadar endişelisiniz?” sorusuna ise özetle şu yanıtı verdi;
“Amerikalıların müdahalesine ilişkin herhangi bir işarete sahip olmadığımız gibi Kıbrıs sorununda müdahaleye ilişkin olarak bize en ufak bir imada bile bulunmadılar. ABD’yle Kıbrıs sorununa ilişkin gerçekleştirilen görüşmeler bölge hakkındaki tartışmalar, Kıbrıs’ın ABD’nin bölgedeki öngörülebilir ve güvenilir bir ortağı olmayı sürdürmesiyle ilgili geniş çerçeveye dahildir. Ve ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kıbrıs sorununa Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler veya Türkiye arasındaki münferit bir anlaşmazlık meselesi olarak değil de, geniş bölgenin bir meselesi olarak yaklaşılması başarıdır.”
“Ortak açıklamanızda BM kararlarına atıfta bulunmayı tercih ettiniz ve kamuoyunda da çözüm şekline bir atıfta bulunmadığını tartışılıyor. İkinci olarak ise Kıbrıs sorunundaki gelişmelerle alakalı olarak Guterres’in görev süresinin bitmesiyle birlikte gayri resmi bir zaman takviminden söz ediliyor” şeklindeki yorum üzerine Hristodulidis şunları söyledi:
“BM kararlarına yapılan atıflar, otomatik olarak Kıbrıs sorununun çözüm şeklini de tanımlıyor. Söz konusu kararlara seçenekmiş varmış gibi yaklaşamazsınız. Gayri resmi zaman takvimi konusuna gelecek olursak ise, böyle bir şey ele alınmadı. Zaman takvimleri denendi ve başarısız oldu. Guterres’in varlığı sürece yardımcı oluyor çünkü Guterres bir AB üye devletinin lideriydi. AB’nin nasıl işlediğini biliyor olduğundan varlığı şüphesiz olumludur. Bunun haricinde eğer siyasi irade varsa, Guterres’in görevden ayrılmasından önce de çözüm olabilir. Her şey siyasi irade ve hazırlık meselesidir ve biz kendi açımızdan tamamen hazırız.”
"KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜM İÇERİĞİNE ARTAN İLGİ"
Hristodulidis, “Tüm bu hamleler Türkiye’yi değiştirebilir mi yoksa Kıbrıs sorununda daha da mı sertleştirecek?” sorusuna özetle şu yanıtı verdi:
“Biz kesinlikle Türkiye’nin ne yaptığına göre hareket etmiyoruz ve hiçbir şeye de sıfır toplamlı oyun (zero sum game) gibi yaklaşmıyoruz. Biz olumlu bir yaklaşım temelinde faaliyet gösteriyoruz ve Türkiye’ye yönelik mesaj da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yalnız başına olmadığıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti güvenlik konusunu ileriye götüren iş birliklerinin ve ittifakların bir parçasıdır ve bu kuşkusuz çok önemlidir.”
Sözlerinin devamında “samimi olmak gerekirse iç cepheden Kıbrıs sorununda baskı hissetmediğini” de dile getiren Hristodulidis, “Olayların nasıl gelişme göstereceğini bilmemekle birlikte, genel olarak konuşacak olursak ise, Kıbrıs sorunu çözülürse Türkiye’yi bölgesel iş birliklerinden dışlamadıklarını” ifade etti.
“Türkiye’nin genel tavrı ve neo-osmanlı tutumuyla kendi kendini dışında tuttuğunu” öne süren Hristodulidis, “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak inisiyatifler üstlenmelerinin ise önemli olduğuna işaret etti.
Hristodulidis genel stratejilerinin “Kıbrıs Cumhuriyeti"nin düzeyini esaslı olarak yükseltmek ve kendi başlarına başa çıkamadıkları iç ve dış sorunlarla başa çıkmak olduğuna işaret etti.
Hristodulidis tüm eylemlerinin kuşkusuz Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin büyük hedefe hizmet ettiği iddiasında da bulundu.
Kendilerinin yarın bile müzakerelere başlamaya hazır olduklarını dile getirdiğini vurgulayan Hristodulidis, KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman'ın "kendisinin by-pass edilip, Güney Kıbrıs'ın doğrudan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile konuşmak istediği"ne ilişkin eleştirilere değindi.
Hristodulidis şunları söyledi;
“Sayın Erhürman’ın bu husustaki tepkisiyle hem fikir değilim. Son zamanlarda çoğu durumda Türkiye’yle gayri resmi olarak ve/veya üçüncü devletler aracılığıyla konuştuk. Kıbrıs Cumhuriyeti herkesle konuşan, uluslararası anlamda tanınmış bir devlet, bir AB üye devletidir.”
Erhürman’ın KKTC Cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle bir şeylerin değiştiği konusundaki izlenimle hem fikir olup olmadığı sorusuna karşılık ise Hristodulidis, “Sayın Erhürman kesinlikle Sayın Tatar’dan farklıdır. Kendisiyle tanıştığınızda bunu kolaylıkla görebilirsiniz” yanıtını verdi.
“Herkesin değerlendirileceği yer müzakere masasıdır ve müzakerelerin başlamaması halinde hiçbirimiz hakkında kesin bir şey söyleyemeyiz” diyen Hristodulidis, Tatar’la konunun özünü görüşemediklerinden ötürü süreci hayatta tutmak için yalnızca Güven Yaratıcı Önlemleri (GYÖM) görüştüklerini ve 2 buçuk yıl kaybettiklerini söyledi. Hristodulidis, şimdi konunun özüne gitme zamanı olduğunu ileri sürdü.
GYÖ’lerin şimdi de gündemde olduğunu hatırlatılması üzerine, Hristodulidis, GYÖ’lerden söz edildiğini ancak Kıbrıs sorununun çözümü yerine geçemeyeceği ve hedefin Kıbrıs sorununun çözümü olduğu vurgusu yapılan son ortak açıklamayı anımsattı.
Türk tarafının siyasi eşitlik talebinin sorulması üzerine Hristodulidis özetle şu yanıtı verdi;
“Siyasi eşitliği hiçbir zaman sorgulamadık. Sorgulamayı, siyasi eşitliği, egemen eşitlik olarak yorumlayan Sayın Tatar yaptı. Siyasi eşitlik, BM kararlarında kayda geçirildiği üzere, bizim tarafımızdan hiçbir zaman sorgulanmadı. Sayın Erhürman’ın kamuoyunda yaptığı açıklamalarla ilgili olarak ise yönetim konusunun Kıbrıs sorununun altı başlığından biri olduğunu ve bunların tümünü Kıbrıs sorununun çözümü amacıyla bir bütün olarak ele almamız gerektiğini belirtmem gerekir. Ve müzakerelerin en kısa sürede yeniden başlamasını umuyorum. Bu kendisine de ilettiğim tezdir. Kıbrıslı Türkler açısından yönetim, Kıbrıslı Rumlar açısından da garantiler ve güvenlik konuları önemlidir. Ancak biz bunları müzakerelerin yeniden başlaması için ön şart olarak ortaya koymuyoruz. Her şeyi karşılıklı (çapraz) müzakere yoluyla çözmemiz gerekecek.”
Bir soru üzerine, siyasi eşitliğin Erhürman tarafından farklı yorumlanmadığını kaydeden Hristodulidis, konunun ortak açıklamada çok net olduğunu söyledi. Hristodulidis “Sayın Guterres, nasıl sorunun nasıl çözülebileceğine dair yol göstererek, üzerinde anlaşmazlık olan temel konuları kayda geçirdi. Ben müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı noktadan başlamaya hazırım” yanıtını verdi.
Hristodulidis çok taraflı görüşmenin tarihinin belirlenip belirlenmediği sorusuna ise hayır yanıtını verdi.
Hristodulidis demecinin iç konularla alakalı kısmında ise Rum meclisinde merkez sağ bir çoğunluk istediğini ifade etti.
Gazete Hristodulidis’in demecinin iç yönetim ve reformlarla alakalı kısmının yarın yayımlanacağını da ekledi.




















-001.gif)






































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.