• BIST 8822.84
  • Altın 3007.928
  • Dolar 34.2845
  • Euro 37.163
  • Lefkoşa 13 °C
  • Mağusa 16 °C
  • Girne 17 °C
  • Güzelyurt 13 °C
  • İskele 16 °C
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 4 °C

ACILARI UNUTABİLMEK…

Kıvanç BUHARA

[caption id="attachment_24470" align="alignleft" width="100"]DR. KIVANÇ BUHARA DR. KIVANÇ BUHARA[/caption] Yılların kederi, mutsuzluğu; Hayatın, kurşun gibi ağır acımasızlığı; yüzündeki derin çizgilere yazılmıştı. Bin sayfalık trajedinin romanıydı gözlerinde okunan… Güneşin, ayın, denizlerin; Dağ başından süzülüp gelen dereciklerin, Kayalar arasından sızan su damlalarının, Ağaçların, çiçeklerin; Ve yaşama dair her şeyin, gerçek olduğu bir dünya var mıydı?   Yaşamak mıydı mutluluk, yoksa ölmek mi? “ Ağla kızım, ağla… Göz yaşlarını yüreğine akıtma, yanaklarından süzülüp toprağa aksın kötü kaderinle birlikte” dedi komşusu. Kadın; lavlar gibi kıpkızıla durmuş gözlerini kaldırarak; “Kötülükler toprağa aksa da, kaderim aynı yerde duruyor be nene! Yazılmış bir kere” “ Bak göreceksin, geçecek bütün bu bela yüklü kara bulutlar. O zaman senin de için gülecek. İyilik melekleri senin de ellerinden tutacak”   Günler, aylar, yıllar geçti. Evden çıkmadı, çıkamadı… Herkes olan biteni unuttu da, o unutamadı. Güzel kokulu sabunlarla, şampularla yıkandıktan sonra taranmak, tırnaklarına manikür çekmek, dudaklarına kırmızı rujlar sürmek; yüzüne, yanaklarına hafiften pembemsi fondöten… Çık sokağa… Rüzgar uçursun eteklerini, saçlarını… Sinemada, ayrılıklarla biten trajik aşk filmleri… Koş bulutlara doğru, gençlik yıllarında olduğu gibi…   Ve kararını verdi. Mutluluk, yaşamaktı. Yakında bir yerde, büyük bir süpermarket açılmıştı. Dolaptan dar paçalı pantolonunu buldu, giydi. Bir tuhaflık hissetti. Bütün ince hatlarını gösterir miydi pantolonları! Çantasını aldı, çıktı. Şaşkındı, heyecanlıydı. Sanki herkes ona bakıyordu. Sokağın adı, elektrik direğine asılmıştı. “Nergis sokak”! Bu sokakta hiç nergis yoktu halbuki.  Yine de hoşun gitti. Mevsimi geldiğinde, evinin önüne nergis çiçeği ekmeğe karar verdi.   Markete girdi. Yığınla domates, patlıcan, havuç… Ne çok sebze, meyve vardı! “Günaydın, güzel bir gün değil mi? Havalar da iyice ısındı” “ Bana mı konuşuyor acaba?” diye düşündü. “Domatesler de güzel, sizde almaz mısınız?” Başını kaldırdı, baktı. Karşısında duran adam tebessüm ederek ona bakıyordu. Gözlerinde sevecenlik, masumiyet vardı. “ Enginarlar kocaman, hormonlu oldukları belli, almamak lazım” dedi adam. Kaçmak istedi adamın yanından… Sonra vazgeçti. “ Evet  haklısınız, kapuz bile çıkmış” diye cevap verdi.   Bir süre yan yana yürüdüler. Lokantadan yemek kokuları geliyordu. Acıktığını hissetti. Marketten çıkarken; “Cumartesi yine geleceğim bir şeyler almak için, saat on gibi… Siz de gelirseniz…” Eve geldi. Aklı markette kalmıştı. O güne kadar görmediği, rastlamadığı bir sır, bir gizem vardı adamda. Cumartesine kadar tereddütler geçirdi, karar veremedi. O gün sabah nedense çok erken uyandı. Saat ona yaklaşırken sokağa fırladı. Geç kalmamalıydı.   Bir süre sonra, herkesin unuttuklarını o da unuttu. Yaşamak, yalnız başına bile mutluluktu!...  

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları