• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • Lefkoşa 17 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 19 °C
  • Güzelyurt 15 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 12 °C

Akıncı'nın açılımı ve Guterres Belgesi'nin tarihi önemi

Ediz TUNCEL

Sn. Akıncı Cumhurbaşkanı, bir anlamda da Kıbrıs sorununda Türk tarafının görüşmecisi seçildiği günden yakın zamanlara kadar  icraatlarında göz doldurmadı, dolduramadı, en önemli konularda iplerin kontrolünü hep başkalarının eline bıraktı, gereksiz polemiklere de sebep oldu.

Ben bir vatandaş olarak, pozisyonu gereği yapması gerekenleri yapmadığı, yapmaması gerekenleri de önyargılı bir şekilde yaptığı veya iplerin kontrolünü kaptırdığı için defalarca kendisini eleştirdim.

Bu eleştiriler art niyetle yapılan eleştiriler değil, dost acı söyler misali yapılan eleştirilerdi.

Sn. Akıncı, ipleri başkalarının eline bıraktığı sürece kendisini fazla eleştiren olmadı, UBP hariç!

UBP'nin eleştiri konularından bir tanesi de hükümetten uzak durması, görüşmeler konusunda da gerektiği kadar paylaşımcı olmamasıydı.

UBP kısmen de olsa haklıydı, iktidardaki hükümet kim olursa olsun, görüşmeler sürerken olumlu ya da olumsuz  görüşler ortaya konulmalı, olumsuz görüşten bile olumlu noktaya ilerlemenin yolları aranmalıydı.

Kısacası, bir müsibet en azından bir nasihate dönüştürülebilmeliydi.

Akılcı siyaset bunu gerektirir, çağdaş dünyada da siyaset bu şekilde yapılır, devlet bu şekilde yönetilir, çarpışan fikirlerin en iyi ve olumlu tarafları bulunur, birleştirilir, doğru yola çıkılır...

Dahası, sanki da Sn. Akıncı görüşmeler sürecinde TC Dışişleri Bakanlığı'nın sıradan bir memuruymuş gibi kendisine "kasıtlı" bir rol biçildi, kendisi de o rolü isteyerek ya da istemeyerek, muhtemelen de istemeyerek, kabullendi, en azından kabullendiği görüntüsü verdi, ki bunların hiçbiri de doğru bir görüntü değildi.

Seçildiği günden beri başrolde olması gereken kendisiydi, kenarda durması gereken de Türkiye'nin temsilcileriydi, ama tam tersi oldu, ta ki Guterres belgesi konusundaki açılımına kadar.

Şimdi gelelim kritik soruya ve açılımına: Sn. Akıncı'nın tecrübeleri ve yaşı Türkiye'nin Kıbrıs konusunda ne istediğini, ya da ne istemediğini bilmeyecek seviyede mi?

Bal gibi de bilecek seviyededir, Sn. Akıncı son elli yılda Türkiye'nin gelmiş geçmiş tüm hükümetlerinin Kıbrıs politikaları konusunda tam bir beceriksizlik abidesi olarak karşımıza dikildiğini, hiçbir zaman tutarlı bir politikaları olmadığını ve bu yüzden hem Rumların hem de Rumların destekçilerinin maskarası olduklarını, işlerine geldiğinde Kıbrıs Türkünü çatır çatır sattıklarını (186 sayılı BM kararına imza atıp da Rumu tek taraflı olarak Kıbrıs Hükümeti olarak tanımaları, bunun karşılığında ise tek taraflı müdahale hakkını almaları; Kıbrıs Türkünün devletinin tanınmaması konusunda BM Güvenlik Konseyi'nin 540 ve 541 sayılı  kararlarına sessiz kalmaları; Gümrük Birliği'ne girebilmek için Rum tarafının AB'ye girişine onay vermeleri, hiçbir zaman KKTC'nin tanınması için bir adım atmamaları, günü birlik ayak oyunlarıyla uğraşmaları, Rum tarafıyla gündüz kavga edip gece hırsızlığa beraber çıkmaları, iç ve dış politikada istikrarlı ve tutarlı bir çizgi izlememeleri ve daha nice çıkar odaklı beceriksizlikleri...), ve dahası, izledikleri iç ve dış politikalarda kendilerine bile hayırları olmadığını pekala da bilir...

Akıncı bir şekilde patlama noktasına gelmiş olacak ki, yapması gerekeni yaptı, Rum tarafına "gelin Guterres belgesini bir çerçeve anlaşmasına dönüştürelim" dedi...

Akılcı siyaset adamı dediğin, karanlık bir tünelde ufacık da olsa bir ışık gördüğünde o ışığa ulaşmak için gereken insiyatifi alandır, bir kıvılcımı ihtiyaç duyulan bir ateşe döndürmenin yollarını arayan ve bulandır.

Akıncı da en nihayet bunu yaptı, Rumlara karşı ilk kez onların taktikleriyle karşılık verdi, hiç beklemedikleri bir şekilde kalelerine okkalı bir şut çekti, top direğe isabet etse de, golü atamasa da (zaten amaç gol atmak değil, sahaya inmelerine vesile hazırlamaktı), kale direklerini zangır zangır salladı, bir şaşkınlık yarattı...

Gel gelelim, Rumdan daha tehlikeli olan ve hangi taşı kaldırsan altından çıkan art niyetli, beceriksiz ve uzaktan kumandalı olanlar sürüsü tek bir ağızdan Akıncı'yı topa tuttular, neymiş efendim de Guterres belgesi çerçeve anlaşması olacakmış, bu Kıbrıs Türkü'nün sonu olurmuş...

Aslında Kıbrıs Türkü'nün en büyük düşmanı ne Rumdur, ne de başkasıdır.

Kıbrıs Türkü'nün en büyük düşmanı kendi kalemizin içinde barınan, kendi gündelik çıkarları uğruna hiç acımadan ülkemizi mahveden, tüm maddi ve manevi değerlerimizi yerle bir eden, çocuklarımızın geleceğini çalan işte bu çıkarcı, fitneci, fesatçı, borazancı mahlukatlar sürüsüdür...

Kendi çıkarlarından başka birşeyi görmeyen gözlerini açsalar da Guterres belgesine baksalar, özünde Türk tarafının tüm tezlerini içeren detayları ve o detaylar sayesinde Türk tarafının yapabileceği açılımları, Rumlar içinse bu belgenin ağızlarına bir parmak bal çalmanın haricinde hiçbir fayda sağlamadığını da görecekler...

Ama dertleri o değil ki!

Dertler, çözümsüzlük çözümdür mantığıyla kokuşmuş KKTC düzeninde yollarını bulabildikleri kadar bulmaya devam etmektir.

Akıncı'nın attığı adımın birden fazla anlamı ve önemi vardır.

Birincisi, Akıncı'nın attığı adım gerçek anlamda atması veya atılması gereken bir adımdır, Sn. Akıncı Kıbrıs Türkü tarafından Cumhurbaşkanı olarak yapması gerekenleri yapması için seçilmiştir, Kıbrıs Türkü'nün ve Türkiye'nin hayrına olacak adımları atması için seçilmiştir, gerektiğinde Kıbrıs Türkü'nün çıkarlarını korurken bugün paramparça olmuş Türkiye'nin kendi kendine koruyamadığı, dahası, nasıl koruyacağını bile bilmediği (bilseydi çoktan huzura ve barışa kavuşurdu) çıkarlarını da korumak üzere seçilmiştir.

İkincisi, gerek iç gerekse dış politikada akıllı yönetici, akıllı politikacı dediğin bir kıvılcımı en uygun zamanda yakarak, etrafı aydınlatacak bir ateşe dönüştürendir. Sn. Akıncı uzun zaman önce yapması gereken şeyi ilk kez insiyatif alarak yapmıştır, yapması gereken de buydu zaten.

Üçüncüsü, ve belki de en önemlisi, Guterres belgesi aslında bir dönüm noktasıdır ve doğru değerlendirilirse, tüm tarafların, en çok da Türk tarafının çıkarına olacak tezlerin temelini ve açılımını içermektedir ve Sn. Akıncı da belgedeki ifadelerin arasına ustaca sıkıştırılmış esnekliği, Türk tarafının lehine olacak detayları görebilecek kadar "İngilizce" bilir.

Belge öyle ustaca kaleme alınmış ki, bir tarafın beklentisine cevap verirken diğer tarafın beklentisini de aynı anda karşılamaktadır.

Çağdışı kalmış Güvenlik ve Garanti anlaşmaları sayesinde bizim ödlekler tayfası beş para etmez, çöplüğe atsan sineklerin bile iğreneceği "besleme" canlarını kurtarmak için Türkiye'den gelecek olan askerin Ruma karşı durmasını, canını vermesini bekleye dursunlar,  Rumlar o köhnemiş anlaşmaları bypass eden birçok askeri güvenlik ve savunma anlaşmasını Fransa, İsrail, ABD, Rusya, Mısır, Yunanistan, hatta Çin gibi ülkelerle yaptılar, Kıbrıs'ın güneyini de her türlü irili ufaklı savaş teknolojisi ve silahla doldurdular ve kendilerini garantiye aldılar bile, ve dahası, olası bir sıcak çatışma durumunda (Allah göstermesin diyelim), Türkiye karşısında Rum tarafını değil, askeri güç yönünden kendisinden çok daha güçlü birden fazla düşman bulacaktır, yerinden bile kıpırdayamayacaktır...

Kaldı ki, Rum tarafının şu andaki askeri gücü, dışardan yardım almadan da Kıbrıs'ı kafamıza yıkmaya yeter, bu konuda cart curt edenlere duyurulur!!!

Şimdi akılcı olan ve yapılması gereken şudur: Kıbrıs Türkü, mevcut Güvenlik ve Garanti anlaşmalarından farklı ve daha kapsamlı olarak Türkiye ile bir askeri güvenlik, savunma ve işbirliği anlaşması yapmalıdır (ki bunun bile işe yarayacağından emin değilim).

Ayrıca, Akıncı'nın yerinde olsam, Kuzey Kıbrıs'daki rejimin derhal değiştirilmesi, başkanlık sistemine geçilmesi, devletin adının Kıbrıs Türk Devleti (Kıbrıs Türk Federal Devleti de olabilir) olarak değiştirilmesi, kurulması öngörülen Birleşik Kıbrıs Federal Cumhuriyeti'nin kullanacağı anayasanın derhal kullanıma girmesi konularında da insiyatif üstlenirim, Rum tarafına karşı bir değil birden fazla adım atarım, uzaktan kumandalı yaygaracı ayak takımına da hiç kulak vermem, abuk subuk argümanlarına karşı hiçbir savunma yapmam, oku yaydan çıkarırım, isteyen arkasından koştursun, tutabilirse tutsun...

Tarih yeni baştan yazılacaksa, şu anda tam zamanıdır...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları