• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • Lefkoşa 27 °C
  • Mağusa 28 °C
  • Girne 29 °C
  • Güzelyurt 24 °C
  • İskele 28 °C
  • İstanbul 24 °C
  • Ankara 20 °C

Tandoğan Yalkut yazdı..."Affan"

Tandoğan Yalkut yazdı..."Affan"
Tandoğan Yalkut yazdı..."Affan"

Ekonomi ile ilgili 1 Şubat 2021 tarihinde yazdığım “Sağlık Olsun” adlı yazımdan sonra geçtiğimiz hafta içerisinde Iraklı Bannel’den bahsetmiştim. Bu hafta da Affan, haftaya çok ciddi yeni ekenomi düzeni ile ilgili bir yazıyı şimdiden hazırlamaya başladım. Görüşmek üzere.

Affan…

Affan, Irak’ta bir erkek ismi. Ne anlama geldiğini sordum ; kötülüklerden uzaklaşan iyliğe giden anlamında kullanılırmış. Bizde de var ya dünya kadar farklı isim. Hasan’dan , Ahmet’ten, Mehmet’ten, Mustafa’dan farklı. Yeni isim, ne anlama geldiğini sorarız ya hep onun gibi. Daha dün Iraklı Bannel’den bahsederken bugün de Affan.

Sekizinci gününü yaşadığımız hastahane günlerinde bir tek an bile olumsuz düşünmedim, ne kendi canım için (yani buraya çare bulmaya geldiğim babam için) ne de gördüğüm diğer hastaların canları  için. Bu süreçte de hiç anlatmadım size bir tek olumsuz cümle, hep iyi olacak şeyleri düşünüp öyle yorumladım size. Peki gerçekten öylemiydi; önce, babam ameliyata girene kadar bulunduğumuz binanın 6. katında 1610 numaralı odadaydık, hemşireler için 10 numara demek. Oda Güneye doğru büyük pencereleri olan tek yatağı büyük ekran bir televizyonu, bir adet misafir oturma koltuğu ve genişliği 60 santim olan rahat bir başka koltuk var odada. O 60 santimlik koltuk gece içten çekmeli bir yatağa dönüşüyor,boyu çok uzun biri olmayan ben için çok ideal. Allahım bu ne rahatlık. Babamla 4 gün 4 gece gördüğümüz bütün camileri saymaya çalıştık pencereden, minaereleri takip ederek, Kıbrıs ne tarafta kalıyor diye krokiler çizdik her Kıbrıs dışında kalan Kıbrıslı gibi, dışardaki çok hızlı olan yaşamı bir kuş misali yukardan izliyorduk. Eşimin yanımıza koyduğu kendi yaptığı kek , ve oğlumun kek kabnının içine sakladığı “baba seni çok özledim” notu, yine eşimin yanımıza koyduğu evimizde kış akşamlarında sürekli içtiğimiz tarçın,karanfil,anason karışımı çayımız idare ediyor bizi 4 gün boyunca evde gibiyiz diye kandırıyoruz kendimizi. Babamın ilk tetkik ve taramalarından sonra Perşembe günü babam o zor güne başlıyor. Babamı amelyata gönderdikten sonra hemşire geliyor odama ve bana bir haber veriyor. Sizi babanızın ameliyat süresi ve yoğun bakım süreci bitene kadar başka bir kata alacağız. Dönüşte babanız buraya gelmeyecek başka bir odada buluşacaksınız. 

Babamın ve benim ne kadar süre burda kalacağımızı bilmediğimiz için iki büyük bavulu yerleştirmiştim dolaplara , tamam dedim hemen, dedim ki kendi kendime; herhalde misafirhane gibi benim durumumda olan bir çok refakatçi için ayrılmış yatakhane var orda bekleyeceğiz. Hayatımda hiç sigara kullanmayan , nerdeyse otele giderken evimden kendi çarşaf ve yastıklarımı götüren ben, Allahın insana verdiği o dayanma gücü ile 20 dakikada topluyorum bütün eşyaları. Yukarda kimlerle kalacaktım. Salgın için bu bir risk değilmi, değil dedim çünkü bizim gibi onlarda izole ve sürekli PCR testlerimz yapılıyor burda. Gelirken iki bavula sığan eşyalar sığmaz oldu, heyecandan ve telaştan ek poşetlerle bir göçmen gibi ordaki kişilerle vedalaşıp bir üst kata çıkıyorum.

Bir de ne olsun meğerse orası da aynı aşağıdaki gibi bir kat. 1703 numaralı odaya beni Esra isminde 7. Kat hemşirelerinin şefi pozisyonunda bir bayan hemşire yönlendiriyor. Bana kat kuralları gereği izole olduğumuzu, hani o meşhur 21 metrelik koridorun sonunda duran kapıyı dışarı çıkamayacağımı anlatıyor. Ameliyat sonrası yaşanacak yoğun bakımdan sonra babanız yanınıza gelecek burda kalacaksınız. Teşekkür ediyorum ve Esra hemşire gidiyor. Bavulları tekrar açıp yerleştiriyorum kendimce. Eşimin yanıma koyduğu kahve makinesi odamın mini barına yerleştiriyorum. Babamın yatağı yanımda boş onu bekliyoruz. Saatler geçmiyor bir türlü, defalarca sorduruyoruz bir bilgi varmı diye nihayet akşam üzeri alıyorum güzel haberi , babam ameliyattan çıktı , başarılı bir ameliyat geçirdi, yoğun bakım süreci başladı. Kapımı kapattım ve alt kattaki koltuğumun bir benzeri de burda olan o koltuğa yığıldım. Yalnız, boğazı düğüm, omuzlarında çok büyük bir yük ve o yükün verdiği çok büyük bir güç.

Sabah geldiğim saatten beridir sürekli bir çocuk ağlıyor uzaktan, içim parçalanıyor, ama diyorum ki bu kat çocuk katı değil, uzaktan geliyor, öyle olsun isityorum. Yığılıp kaldığım koltukta o ağlama sesi yine geliyor kulaklarıma, dikkat kesiliyorum, uzak değil, bizim katta bir çocuk bu, belli aralıklarla ağlıyor. Gece oluyor uyuamadığım o koltukta kabus gibi geliyor kulağıma ağlama sesi. Kendi çocuklarımın aşı için bile ağlamasına dayanamayan ben, çok etkiliyor beni. Bir tarafta 4 gecedir beraber aynı odayı paylaştığım, arkadaşım, babam ne yapıyor şimdi? Birde ağlayan bu çocuk. Sabah oluyor, öğlen oluyor kapımı ne çalan var ne de ben açıyorum. Öğlen yemek için kapım açılıp bir tepside öğle yemeğim bırakılıyor içeriye, Babam yoğun bakımda olduğu için refakatçi kayıtlara giremiyorlar ve sabah kahvaltısında unutuluyorum, aslında ben de kendimi unutuyorum.  Öğlen geldiklerinde farkediyorum yemek yemediğimi. Ağlayan o çocuk içimi parçalıyor, kim bilir nesi var, bu kattaki kimse küçük bir iş için gelmez buraya, Karaciğerinde ne var acaba, ameliyatı oldumu, başarılımı geçti, canımı yanıyor, annesi babası yanındamı, birçok soru. Kaç saat, kaç gece geçti o ağladı, dün babam gelince, babamın bu ağlama seslerini duymaması için televizyonun sesini açıyor, onu konuşmaya tutuyordum. Bir kaç kez Bannel ile karşılaştığımız koridorda o ağlama sesinin geldiği odaya yaklaşıyorum ama kapı hep kapalı. Zaman zaman hemşireler gidip geliyor odaya ama kapı aralık bile olmuyor. Kapatılıyor hemen. Bu gün kapı açık, oraya doğru yaklaştım, yatağın üzerinde annesi ile 5 yaşında bir erkek çocuk oturuyorlar. Bavullar toplanmış. Ellerinde telefonları belli ki müjedeler veriliyor gidiyorlar , uzakan el sallıyorum, adını soruyorum çocuğun, duyduğum bütün ağlamaları unuttu beynim içimde çiçekler filizlendi, kalbim daha hızlı atıyor. Adı Affan dedi ordaki hemşirelerden biri, derdini sordum kalmadı dediler, Bannel ile aynı ülkeden , dertleri de aynıymış her ikisi de farklı tarihlerde karaciğer nakli için gelmişler Türkiye’ye. Affan sadece bir hafta once gelmiş. Affan affettim seni, ne parçaladığın kalbim ne de duvarlara boş boş bakarak anlamsız yaşadığım saatler önemli artık . Bu ne demek biliyormusunuz, bir hafta sonra Bannel de burdan gidecek, planlar yapılanlar çok net. Hiç düşündünüzmü Irak’lı bu iki çocuk neden burda diye, Karaciğerleri neden yetmez onlara , o küçücük bedenler ne suç işledi ki. Barutun kokusu acıdır, savaşın çocukları bunlar. Onlar duymamış görmemiş olabilir ama anne babaların içlerine işleyen o savaş artıkları çocukalrdan çıkıyor. Birde , Savaşa silah yapan insanlarla, Bannel’e ve Affan’a ilaç yapan insanların aynı kişiler olduğunu düşünmek yıkıyor beni. Affan iyi, çok iyi, gülüyordu artık. Ne mutlu ki Bannel de bir hafta sonra Affan gibi gidecek buralardan. Yolunuz açık şansınız bol olsun Bannel ve Affan.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler