• BIST 9883.53
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • Lefkoşa 28 °C
  • Mağusa 28 °C
  • Girne 26 °C
  • Güzelyurt 29 °C
  • İskele 28 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Bedenimizin de bir dili vardır

Hatice İNTAÇ

Hava bugün de soğuk ve yağmurlu… Dışarıda pencereleri döven vurdumduymaz bir rüzgâr… Üşüyorum… Şöminede çatırdayan odunun alevi bile yetmiyor ısınmama. Dışım değil, içim üşüyor aslında. İçinde bulunduğumuz bu durumda; yaşadığımız bu şartlarda ve en önemlisi,   sonucunu az çok tahmin ettiğimiz; düze çıkmak yerine uçurumun ucuna geldiğimizin habercisi olan seçimin sonucunda değil üşümek, bu kesmemek mümkün değil. Yaşanan bu talihsizlikler, istisna bazı kesimler dışında toplumun çoğunluğunda neşeyi, sevinci adeta yasakladı. İçten gelen ağız dolusu kahkahalarımız çok gerilerde şimdi.  Gülüyoruz gülmesine de daha çok sinirden, gerginlikten gülüyoruz. Bu şartlara rağmen yaşamak durumundaysak eğer, önce kişisel, sonra toplumsal hayatımızı olumlu yönde düzene sokmak ve umuda olan direncimizi kaybetmemek gerek.

Uzun zamandır gerek salgın hastalık, gerek ekonomi, gerekse siyasilerin icraattan yoksun ama bol keseden atan ve hiç de inandırıcı olmayan söylemleri o kadar bıktırdı ki!. O konuda söylenecek kelimeler bile sonunda kabuğuna çekildi ve sustu.  Bu yüzden bugün farklı bir konu seçtim.       

                                                       *****

İlk Çağlardan günümüze kadar uzanan süreçte insan, daima çevresinde olup bitenleri öğrenmek ve kendi yaşadıklarını başkalarına iletmek ihtiyacını duymuştur. İlk insanların birbirleri ile kurdukları iletişimde kullanılan araçlar arasında ilk sırayı işaretler almaktaydı. Karşısındaki kişilerle vücudunu ya da doğal simgeleri kullanarak iletişim kurmuşlar; böylece kendi iç dünyalarını yansıtırken, birlikte yaşadıkları insanların iç dünyaları ile ilgili önemli bilgilere de sahip olmuşlardır. Konuşma ile iletişim başladıktan sonra insanlar konuşarak anlaşsalar da vücut dili önemini hep korumuştur.

 Beden, iç dünyayı saran bir elbise gibidir ve duygular, düşünceler konuşmayla olduğu kadar beden dili ile de anlaşılmaktadır. Eski çağlarda insanlar beden dili aracılığı ile duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka insanlarla bu yolla paylaşmışlardı. Bugün her ne kadar konuşarak kendimizi anlatmayı, başkalarını anlamayı başarıyorsak da, konuşmalarımız mutlaka beden diline de yansımaktadır. Romalı filozof Çiçero, "ruhun tutkularının ve duyguların beden hareketleri ile ifade edildiğini" söyleyerek bu konuyu incelemiş, sağlıklı ve iyi bir iletişim kurmak için beden dilinin ve kelimelerin birlikte, paralel olarak kullanılması gerektiği görüşünü savunmuştu. Gerçekten de öyle değil midir?.

                                                              *****

Uzun yıllar yaşadığım İstanbul’da ben de sokağa her çıktığımda gördüğüm insanların yüz ifadelerinden, o anki duygularını anlamaya çalışmayı adet edinmiştim son zamanlarda. Merakımdan değildi aslında, yanı başımda duran, oturan insanlara bakmamak ancak gözlerimi kapamakla mümkündü ki bu da olanaksızdı. Yolların, sokakların, otobüslerin, metroların, vapurların, mağazaların eğlence yerlerinin insanlarla dolup taştığı o şehirde istem dışı da olsa gözlerdeki, mimiklerdeki ifadeleri kendi kendime doğru veya yanlış, yorumluyordum. Telaşlı, sevinçli, korkak, bir şeyin müjdesini sanki yeni almış gibi coşkulu, bir şeye yetişmesi gerekiyormuş gibi telaşlı ve aceleci, asabi, suçlu, hüzünlü, hayal sukutuna uğramış kederli ifadeler yakalıyordum gözlerde ve hareketlerde. Eğlenceli bir oyun keşfetmiştim sanki. Hayatın içinde olmak; onu paylaşmak gibi bir şeydi bu.

Beden dilimizle duygu ve düşüncelerimizi ifade etme olanağı buluruz. Örneğin başımızı sallayarak bir görüşü onaylamadığımızı, dostumuzun omzuna vurarak onu sevdiğimizi ifade edebiliriz. İletişim kurduğumuz kişilerle ilgili düşüncelerimizin oluşmasında beden dilinin rolü büyüktür. Bazen ilk kez karşılaştığımız ve hiç konuşmadığımız birinin duruşundan, tavırlarından hoşlanmayız. Ya da bakışını hiç beğenmeyiz veya bir görüşte kanımızın ısındığını hissederiz. Yani daha o insanı tanımadan, konuşmadan, sadece hareketlerine bakarak ön yargı ile değerlendirmeler yaparız ve çoğu zaman da haklı çıkarız. Bu değerlendirmeler, o kişi ile gelişecek iletişimimizin temelini oluşturur. Bu da, bir hareketin bazen sözlerden daha değerli olduğu anlamına gelir.

                                                             ******

Varlıklar içinde müstesna bir yeri ve donanımı olan insanoğlu, ruh yönüyle olduğu gibi vücut yönüyle de mükemmel bir surette yaratılmıştır. Kelimelerin, duygu ve düşüncelerimizi anlatmada kifayetsiz kaldığı anlarda yüzümüz, bütün maharetiyle ortaya atılarak bizi en güzel şekilde anlatır. O zaman sözler biter; göz ve mimikler konuşmaya başlar. Yüz, mimiklerin oluştuğu vazgeçilmez bir iletişim vasıtası, duygu dünyamızın en güzel ifadesidir. Gülümseme,  öfkeyle kızarma, utanarak pembeleşme ve buna benzer mimikler kelimeler üstü bir dil, bir anlatımdır. Mimik ifadeleri dünyanın her yerinde hemen hemen aynı anlama gelir. Dillerini bilmediğimiz insanlarla yüzler ve bakışlar vasıtasıyla bir iletişim kurabiliriz. Sağır ve dilsizlerin kendilerini bu şekilde anlatması, vücut dilinin ve mimiklerin bu konuda ne kadar önemli olduğunun en bariz göstergesidir. Kelimelerle anlatmak istediklerimize az veya çok beden dilimiz de eşlik eder.

Bazı politikacıların kürsülerden, meydanlardan nutuk çekerken(!..) konuşma dili ile beden dillerini uyuşturmak ve inandırıcı bir tablo çizmek için özel eğitimler aldıklarını bilmeyen yoktur sanırım. Hangi yöntemin kullanıldığını bilmesem de önceden hazırlanmış metinleri karşıdan okuyan birçok politikacı da vardır ki, o şartlarda ağzından çıkanlarla beden dilinin uyuşturulabilmesi mümkün olamayacağından inandırıcılığı da yoktur.   

Bizim ülkemizde de bunlardan var mı bilmiyorum ama hangi şekilde olursa olsun, bunu pek de başardıklarını söyleyemem. Çünkü ezberlenmiş söylemlere ve hareketlere herkesin karnı artık toktur.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları