• BIST 10082.77
  • Altın 2428.149
  • Dolar 32.3702
  • Euro 34.6846
  • Lefkoşa 24 °C
  • Mağusa 25 °C
  • Girne 21 °C
  • Güzelyurt 23 °C
  • İskele 25 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 15 °C

İki Başbakan Tatar

Ediz TUNCEL

Son günlerde “geç kalınmış” kararların bu vakitten sonra “hükümsüz” olması kuvvetle muhtemel tartışması yaşanıyor.
UBP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak!
Derinden ve gaipten gelen sesler Türkiye’nin de baskısıyla UBP’nin “zoraki” adayının UBP Genel Başkanıve Başbakan Ersin Tatar olacağı şeklinde…
Henüz açıklanmasa da, henüz alınmamış olsa da, bu karar “kesin” gibi…
Ersin Bey eğer “zoraki” aday olursa, ki şu anda genel görünüm bu, seçimi daha başlamadan kaybetmeyede adaydır.

Neden ve nasıl mı?
Bir kere bunun için üç temel ve önemli sebep var.

Birincisi, Kudret Özersay’ın arkasına AKP iktidarını alarak Akıncı’ya karşı rakip pozisyonuna girmesi,

iktidar olduktan sonra iktidar öncesi ortaya koyduğu hemen tüm söylemlerine ters düşen icraatlar
yapması ve halkın nezdinde genel olarak hemen hemen tüm itibarını kaybetmesi, iktidarsız bir iktidarınparçası pozisyonuna düşmesi…

İkincisi, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek, sanki Kıbrıslı Türklerin seçilmiş Cumhurbaşkanıymış gibi davranması ve Cumhurbaşkanı Akıncı ile sürekli bir didişme içinde oldukları görünümünü vermesi (ki bu durum kendimizi bildik bileli Türkiye’nin gelen giden tüm iktidarlarıyla Kıbrıs Türk liderliği arasında sıkıntılı bir şekilde yaşanır-keşke yaşanmasa), bu vesileyle de Akıncı’nın bir taraftan Türkiye’nin Kıbrıs Türkü’nün isteklerine ters düşen, diğer taraftan da Kıbrıs Türkü’nün haklarını vermeye yanaşmayan Rum tarafıyla “kahramanca, cesaretle ve iradeyle” uğraşan, “herşeye rağmen” Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmaya çalışan bir Cumhurbaşkanı pozisyonuna yükselmesi…
Üçüncüsü, olası bir çözümde toprak verilmesinden etkilenmeyeceğini bilen ve Rum mallarını elinde tutan TC kökenli göçmenlerin AB vatandaşı da olmak ve özellikle de çocuklarının önünü açmak için Türkiye’nin istediği ve desteklediği adayı değil de Kıbrıs’ta olası bir çözüm için uğraştığı görüntüsü veren adayı desteklemesinin kuvvetle muhtemel olması, ki bu vatandaşların tümü olmasa da bir kısmı mutlaka
Akıncı’yı destekleyeceklerdir…
Gelelim diğer faktörlere;
Bugünkü Türkiye iktidarı ile Kıbrıs Türkü arasında çok ciddi bir kırılma var, AKP’nin Türkiye’de ortaya koymaya çalıştığı ve günün sonunda en büyük ve önemli üç büyük kenti kaybetmesinde de büyük rol oynayan toplum mühendisliği yöntemi Kuzey Kıbrıs’ta da zerre kadar işe yaramıyor, ters tepiyor, haklı veya haksız, doğru veya yanlış, AKP ile yakınlaşan veya yakınlaşmaya çalışan herkesin Kıbrıs Türkü nezdinde eksi hanesine yazılyor.

Türkiye’deki ekonomik ve siyasi sıkıntıların Kıbrıs’a da yansıması ve AKP iktidarının bu sıkıntıların en azından hafifletilmesi için dikkate değer bir adım atmaması, aksine KKTC’de hükümetlerin bozulması ve 
kurulmasında rol oynar intibasının yaratılması, Türkiye’deki iktidarla yakınlaşan herkesin eksi hanesine yazılıyor.
Diğer taraftan, KKTC’de şu anda tamamen “bitik” bir sol var…
TDP resmen sıfırı tüketti ve siyasi bir parti değil, siyasi bir dernek pozisyonuna girdi, bu kafayla bu pozisyondan çıkamayacak da…

Neredeyse tamam suskunluğa bürünen ve sin da gülle geçsin moduna giren CTP ise çok ciddi bir güven erozyonuna uğradı, neredeyse sıfırı tüketme noktasına geldi ve kendi içinde fokur fokur kaynıyor, parti başkanı oldu olalı CTP’yi kalkındırmak ve gücünü artırmak için hiçbir başarı gösteremeyen parti başkanı Tufan Erhürman’a karşı hemen her bölgede kapılar arkasında tepkiler ve hoşnutsuzluk yükseliyor, durumdan hoşnutsuz olanlar Erhürman’a karşı iki noktada birleşiyor; ya kendi bırakıp gitsin, ya da Cumhurbaşkanı adayı olsun, yenilgiye uğrasın, gitmek zorunda kalsın…

Bu bakımdan bizim “bitik sol” Akıncı’yı destekleyecek bir karar alsa da, Akıncı’nın işi bunlara kalırsa yandı gülüm keten helva, Akıncı’ya koltuk değneği bile olamazlar…
HP, iktidarda olsa da, tam bir hayal kırıklığı oldu ve artık kendisine oy verenleri yönlendirebilecek durumda değil, kısacası, sıfırı tüketen HP’nin seçmeni “bağımsızdır”, canı kime isterse ona verecek, görünen de o ki Akıncı’yı destekleyecekler…
UBP’nin durumu da ciddi ciddi sıkıntılı. Bir kısım UBP’li Başbakan Tatar’dan hoşnut değil, Cumhurbaşkanı adayı olmasını ve hezimete uğrayarak parti başkanlığını bırakmasını umut ediyor. UBP’nin bulunduğu makamı bütün olumsuzluklara ragmen olabildiğince dolduran ve tuttukları bakanlıkları olabildiğince sorunsuz götüren Olgun Amcaoğlu, Faiz Sucuoğlu gibi birkaç bakanı olmasa, UBP de çatır çatır kırılmaya aday…
Dengeleri gözeten ve şu anki mevcut duruma değil de geleceğe odaklanan bir kısım UBP’li, ki bunlar genellikle Kıbrıslı Türk olanlardır, önümüzdeki süreçte olası bir çözüm ve kalıcı anlaşma için umut ışığı görürlerse, tereddütsüz Akıncı’yı destekleyecekler. 
Bu noktada, Başbakan Tatar şu iki hedeften birine odaklanmalıdır;
Birincisi, ya Cumhurbaşkanı adayı olacak ve kazanamazsa siyasi hayatını yerle bir edecek, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacak;
Ya da, ikincisi, Başbakan olarak görevine devam edecek, elindeki imkanları sonuna kadar zorlayarak memleketteki sorunlara karşı radikal tedbirler alacak, başta bakanları olmak üzere çalışma ekibiyle mümkün olan maksimum kordinasyonla çalışacak, ülkedeki kontrolsüz parayı kontrol altına alacak ve vergi sistemini daha sağlıklı bir hale getirecek, maliyenin gelirlerini artırarak ülkedenin trafik, eğitim, sağlık, ekonomi, turizm, yüksek öğretim, güvenlik altyapılarını yatırımlarla geliştirmeye çalışacak ve kısmen de başarılı olması durumunda bir sonraki seçimde tek başına iktidarı garantileyecek… Şen şakrak kişiliği vesilesiyle hakkında oluşan bütün önyargılara rağmen Ersin Tatar zeki ve analitik düşünebilen bir şahsiyettir.

Ve bu “şahsiyet”, şu anda biri “zoraki”, diğeri de “zorunlu” iki seçimden birini yapmakla karşı karşıyadır…

Ben olsam, hiçbir hal ve şartta kimsenin aklıyla ve ipiyle kuyuya inmem, zorunlu olanı tercih ederim, maceraya atılmaktansa elimdeki kozu ve gücü kullanarak ülkenin ve toplumun refahının kalkındırılması için mücadele ederim, sonrasında ise, ülkeye ve halka getirdiğim kazanımlar sayesinde elimi güçlendirerek “doğal başkan” pozisyonuna geçerim…
Günün sonunda, zoraki yolun tarihin çöplüğündeki son bulması kuvvetle muhtemeldir…
Zorunlu yolun iste gelecek seçimde UBP’yi tek başına iktidar yapması, Tatar’ı da doğal lider yapması bir
olasılıktır, bu olasılık da değerlendirilemezse, bu yolun da tarihin çöplüğünde son bulması “kaçınılmazdır”…
Son bir gerçek daha var ki herşeyden daha önemlidir; kim ne derse desin, Kıbrıs’ta olan biten herşeyden ne Türkiye’nin gelen giden iktidarları sorumludur, ne de Rum tarafı sorumludur…
Tek sorumlu, herşeyin kolayına kaçan, her türlü sorununa çözümün gökten zembille inmesini bekleyen, kendinden başka herkesi günah keçisi yerine koyan, kendiyle ilgili sorunlarda elini taşın altına kendinden başka herkesin koymasını bekleyen, sorumsuz ve bencil bir yaşam tarzını sanki hakmış gibi kabullenen, partizanlıkla memleketin ve halkın anasını ağlatan ve on parçaya bölen, kör dövüşünde her yenildiğinde yenilgiyi sanki zafermiş edasıyla kutlayan, kısa günün avantasına çocuğunun geleceğini çatır çatır satan, meyve veren ağacı taşlayan, kıskançlıktan sapıtan, komşusu iyi bir araba aldı diye kıçındaki donu bile ipotek vererek daha iyisini almayı, bir ton borçla caka satmayı marifet sayan Kıbrıs Türkü’nün ta kendisidir, Kıbrıs Türk siyasilerinin ta kendileridir…
İşte Tatar ya bunlara “zorunlu yoldan” giderek çeki düzen verecek, Başbakan olarak toplum mühendisliğine de soyunacak, ya da “çukurlarla” dolu zoraki yolu deneyecek, lastikleri patlatacak, belki “tumba” gidecek, bir zamanların “UBP tumbası”, bu sefer “Tatar tumba”, belki de “UBP ve Tatar tumba” şeklinde söylenecek…
Yapmanız gerekeni yapmak başkadır, yapmanız bekleneni yapmak başkadır…
Siyaset yapmak başkadır, siyasi olmak başkadır; herkes siyasi olabilir ama siyaset yapamaz…
Diplomat olmak başkadır, diplomasi yapmak başkadır; herkes diplomat olabilir ama diplomasi yapamaz…
Yönetici olmak başkadır, yönetmek başkadır; herkes yönetici olabilir ama herkes yönetemez…
Daha sayayım mı, bence gerekmez…
Bilmem anlatabildim mi?
 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları