• BIST 10045.74
  • Altın 2420.766
  • Dolar 32.4438
  • Euro 34.797
  • Lefkoşa 20 °C
  • Mağusa 21 °C
  • Girne 21 °C
  • Güzelyurt 19 °C
  • İskele 21 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 15 °C

Yeni yıl hediyem ve yüzleşmemiz

Oshan SABIRLI

İlk yılbaşı hediyemi dün ofis masamda buldum. Hediye paketini açtığımda inanılmaz bir heyecana kapıldım. Adeta gözlerim doldu. Mesut Günsev’in ben yokken getirdiği bu hediye paketi, adeta benim de çocuğummuş gibi gördüğüm, daha fikir aşamasında bile üzerinde oldukça konuştuğumuz tam 671 sayfadan oluşan bir kitaptı. Arslan Mengüç’ün uzun zamandır üzerinde uğraştığı, tam bitme aşamasında ise rahatsızlandığı “Kıbrıs’ı Kadınları” kitabının ilk cildi, bir Mesut Günsev armağanı olarak bir hazine gibi yanı başımda duruyor. Bu kitap bana olduğu kadar Arslan Mengüç’e de muhteşem bir yeni yıl armağanı oldu. Kitabın son şeklini Nazif Bozatlı editledi ve yayına hazırladı. Kıbrıs Sorunu’nun çözüm müzakerelerinin yoğun bir aşamada geçtiği bir dönemde bu kitap çok daha anlam kazandı. Savaşın kazananı var mıdır? Sorusunu kendime sorarken, bazı noktalarda devletler kazanır gibi gözükse bile insanların hayatını kaybettiği, tecavüzlere uğradığı, sakatlandığı, ruhlarında derin yaraların açıldığı dönemler savaşın en gerçek, en somut yanı olarak karşımızda duruyor. Bu kitap, kitaba konu olan kadınlar ile 1963 – 1974 yılları arasında geçen döneme Kıbrıs Türk Kadını perspektifinden katıksız, insani bir ışık tutuyor. Keşke bu kitap Rumcaya da çevrilse ve propagandadan uzak, en samimi, en içten, en sıcak duygularla bu topraklarda barışa neden ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha tüm yalınlığı ile anlatabilse. Üst rütbeli askerler ile savaş ve barış çelişkisini militarist pencereden değerlendirdiğimizde yapılan hep bir yorum var. Aslında hep ayni yorum yapılır. Askeri üniformalı savaş makineleri olarak gördüğümüz askerlerin yüksek rütbelilerinden duyduğum o açıklama ilk defasında beni derinden etkişemişti. Konuştuğum bir binbaşı dostum; “bu ülkede barışı herkesten çok biz askerler istiyoruz” demiş ve eklemişti; “olası bir savaşta ilk olarak ailesini, yuvasını terk edecek olanlar, ilk çatışacak olanlar, ilk canını arkadaşlarını kaybedecek olanlar bizleriz. Bu nedenle barışı en çok talep edenler de bizleriz..” İfade oldukça açık ve netti. Kıbrıs’ta asırlarıdır devam eden bu çatışma, bu savaş, bu huzursuzluk, mutsuzluk hali 2016 yılında sonlanır ve huzur ve mutluluk ortamına gider miyiz bilemiyorum. Ancak bu topraklarda faşizm boyutlarına varmayan, acıların paylaşılması gerekiyor. Kıbrıslı Rumların Türkleri, Kıbrıslı Türklerin ise Rumları anlamak adına uğraş vermesi, kitaplar, belgeseller, törenler, anma etkinlikleri yapılması gerek. Aliye Umanel’in Kayıp oyunu gibi, Faize Özdemirciler’in Türkçe Küstüm, Rumca Kırılıdım oyunu gibi, Sevgül Uludağ’ın İncisini Kaybeden İstiridyeleri gibi çalışmaların gerçekleri saklamadan ancak geleceğe ışık tutarcasına ortaya koymamız gerek. Üstelik benzer çalışmaların güneyde de yapılması ve iki toplumun diline de çevrilmesi, öteki toplum ile de paylaşılması gerek. Kendimizle, gerçeğimizle, düşmanlıklarımız ile yüzleşmeden biz temizlenemeyiz.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları