• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • Lefkoşa 27 °C
  • Mağusa 28 °C
  • Girne 29 °C
  • Güzelyurt 24 °C
  • İskele 28 °C
  • İstanbul 24 °C
  • Ankara 20 °C

Cumhurbaşkanlığı (2)

Arif Alasya

Önceki yazımda ‘’Çözüm odaklı siyaset’’başlığını işlemiştim. Bu güne kadarki gelişmeler
1-      Hükümet kanadının bu görüşmelere paralel olarak katkı koymadığı. Örneğin CTP dış ilişkiler sekreteri şu açıklamayı yapıyor’’ Güney’deki seçimlerin süreci yavaşlattığını ancak Kıbrıslı Türk ve Rum siyasi partilerin ilişkilerinin süreçte olumlu bir gelişme olduğunu belirterek, AKEL-CTP, CTP-DİSİ, DİSİ-UBP bağlantılarının önemine işaret etti. Büyük bir hayal kırıklığı Mustafa Akıncı. Büyük bir hayal kırıklığıyla izliyorum. Geçmişte muhafazakâr sayılabilecek söylemleri vardı, ona doğru bir ilerlemesi var sanki Mustafa Akıncı’nın. Mustafa Akıncı sınıfta kaldı.’’(Dikkat edilirse bu açılamada çözüm sürecine sadece CTP ve UBP’nin katkı koyduğu ve bu katkıyı da CTP’nin AKEL ve DİSİ ile ilişkileri ile UBP’nin(ortağının)DİSİ ile olan ilişkilerine bağlıyor. Malum diğer partilerin sürece hiçbir katkıları yok. Bencilliğe pes doğrusu)
2-      Başlangıçtaki heyecanın giderek azaldığı, İkili görüşmelerin geçmişte olay yarattığı ama şimdi olağanlaştığı
3-      Akıncı ve Sözcüsünün KKTC ‘ye sahip çıkan söylemleri ile TC’nin garantisi olmadan çözümün mümkün olmadığı yönündeki söylemleri artık Osman Ertuğ ve Ergün Olgun zihniyetini da tatmin etmektedir.
4-      Başlığın ikinci bölümünde vizyon olarak konulan görüşler ‘’Barış Yakındır’’ diyerek masaya konmamıştır.Ancak çözümün bu kadar da yakın olmadığı açıkça görülmektedir.Uygulanabilecek olan ikili yakınlaşmaların çözüme katkısı yadsınamaz.Hele hele Maraş,Mağusa limanı ve Ercan yakınlaşması oldukça önemlidir.
5-      Her ne kadar ‘’Türkiye ile karşılılık saygı’’ başlığı altında da değerlendirmek mümkün olsa da ben SU konusunu da bu başlıkta mütalaa etmek istedim.Akıncı su konusuna yeterince müdahil olmamış ve sessiz kalmıştır.Su konusunun bence iki boyutu vardır ve bu nedenle bu başlıkta değerlendiriyorum.Günümüzde su en az petrol ve gaz kadar önemlidir.TC’den gelen su öncesi Güney Kıbrıs’da yani Kıbrıs Cumhuriyeti tarafında İsrail başbakanı Netanyahu,Alexsis Cipras ve Anastasiyadis’in yer aldığı ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile İsrail Tarım bakanlarının imzaladığı bir su sözleşmesi var.Buna göre Kıbrıs’ın yer altı kaynakları iki ülke arasında müştereken yönetilecektir.Ne yazık ki bu anlaşmaya Ne Akıncı ne de Türkiye ses vermemiştir.Halbuki münhasır bölgedeki gaz araması nerdeyse savaş hali olacaktı.savaş gemileri eşliğine Barbaros gemisi oraya gönderilmişti.Bir müddet sonra Kıbrıs’a gelecek suyun her iki ayağında törenler gerçekleştirildi ve Helikopterlerle Akıncı ve hükümet ile seçkin zevat her iki taraftaki törenlerle açılışı gerçekleştirdi.Beni en fazla üzen Geçitköy bacağında izlediklerim olmuştur.Maalesef bu törende ne Akıncı ne Hükümet ne de bir başkası tören alanında bir dik duruş sergilememiştir.Düşünün Akıncı kürsüde hitap ediyor kitle Erdoğan diye bağırıyor.Akıncı tepkisini sadece ‘’O biraz sonra size hitap edecek bekleyin ‘’diye ortaya koyuyor.Açılışta ise bir başka rezalet sanki Kıbrıs’ta yaşayan hiçbir gazi yokmuş ve gaziler sadece Türkiye’de varmış gibi Türkiye’den getirtilen gaziler küsüye çağrılarak açılış yapılıyor.Ne yazık ki dik duruşu ile tanıdığımız Akıncı’dan hiçbir tepki gelmiyor.Hükümet kanadından böyle bir tepki zaten beklemiyorum fakat bu konuda Akıncı’nın tepkisini beklerdim.Açılış olayından sonra suyun yönetimi konusunda sözde bir sürü alavere dalavere çevrildi.Enteresandır su yönetimini özelleştirirken yer altı kaynaklarının denetiminin da özel sektöre devredilmesinden de Kıbrıs Cumhuriyeti hiçbir tepki göstermemiştir.Akıncının bu konuda yaptığı en doğru hareket sözde hükümetin bir kanadı ile Türkiye arasındaki protokol tartışmalarına çekilme noktasında direnç göstermesidir.KKTC sınırlarındaki yer altı su kaynaklarının en önemli beslenmesi hatta oluşumu bu gün güneyde kalan Trodos dağından beslenmektedir.Fakat Anastasiadis ve Yunanistan hiçbir tepki vermemekte ve yer altı sularının özel sektörce denetimine ses çıkarmamaktadır.Düşünün Türkiye’nin AB sürecinde her başlık açılışında ve her konuda veto hakkını kullanan Kıbrıs Cumhuriyeti kendinden kaynaklı yer altı sularının özel tarafından denetlenmesine ses çıkarmamaktadır.Bende bu su konusunun zaten bir müddet önce bizlere üçlü olarak aktarılan ancak gerçekte Türkiye’nin da içinde olduğu dörtlü bir uzlaşama olarak gerçekleştirildiği izlenimini yaratmaktadır. Akıncı’nın da bu konudaki değerlendirmeleri nedir? gerçekten bilmek isterim.Çünkü olası bir çözümde en önemli iki konu herhalde Akdeniz’deki petrol ve gaz ile Türkiye’den gelen su ile birlikte Kıbrıs’taki yeraltı su kaynaklarının işletilmesi olacaktır.İşte bu nedenle su konusunu bu başlıkta yorulamaya çalıştım.

(Devam edecek)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları