• BIST 8718.11
  • Altın 2243.646
  • Dolar 32.3307
  • Euro 35.1486
  • Lefkoşa 11 °C
  • Mağusa 10 °C
  • Girne 14 °C
  • Güzelyurt 10 °C
  • İskele 10 °C
  • İstanbul 8 °C
  • Ankara 2 °C

Şeytanla yatağa girmek...

Ediz TUNCEL

Son  30 yıl içinde, özellikle de son 20 yıl içinde,başta ABD olmak üzere, hemen hemen tüm NATO ülkeleri radikal islamcı terörist grupların oluşumuna az ya da çok katkı koydu, böylece başta ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye olmak üzere, bazı NATO ülkeleri şeytanla yatağa girmiş oldu...

Bu süreçte, insan müsveddesi kılığında dolaşan, sözde kendini İslam’a adayan, yaptıkları vahşeti ve yarattıkları dehşeti Allah adına yaptığını iddia eden, ama özünde şeytanın piçinden başka birşey olmayan eli silahlı bir güruh oluştu ve dünyanın hemen hemen her yanına yayıldılar...

Önceleri bu şeytanın piçleri kontrollü bir gidişat içinde başta ABD olmak üzere, NATO düşmanlarına karşı kullanılıyorlardı...

Sonra, kendilerini bir halt sandılar ve zıvanadan çıktılar, yaratıcılarına baş kaldırmaya, söz dinlememeye başladılar...

Son marifetleri de Londra’da kendi halinde yaşayan insanları hedef almak, ellerinde ateşli silah olmasa bile her şekilde saldırabileceklerini, can alabileceklerini, üstelik de bunu İngiltere Parlamentosu gibi bir yerde bile yapabileceklerini göstermek oldu...

“Biz varız, bizi siz yarattınız ve şimdi de gözden çıkardınız, biz de her yerde ve her şekilde size saldıracağız” mesajını bir daha verdiler.

Aslında bu manyaklar sürüsü, zıvanadan çıkana kadar geçen süreçte, zaten kendilerinden isteneni ve bekleneni güzelce yapmışlar, dünyanın en önemli enerji merkezlerinde gereğinden fazla terör ve kaos yaratmışlar, silah tüccarlarını zengin etmişler, petrol tüccarlarının cebini kaçak petrol parasıyla doldurmuşlar, muhteşem bir kaçakçılık organizasyonu yaratmışlar ve bu organizasyonun tam merkezinde yer almışlar, adını cihat koydukları ve yaratıcılarıyla birlikte kurdukları kusursuz bir “al gülüm ver gülüm rant çarkı” yaratmışlar,   kaos ve terör yarattıkları coğrafyalarda kontrol da hedeflendiği gibi ABD kuklalarının eline geçmiş, gereği gerektiği şekilde yapılmıştı.

Sadece iki ülkede murat edilen elde edilemedi; Suriye ve Türkiye...

Ancak Suriye ve Türkiye de günün sonunda felakete sürüklendi.

Suriye, Rusya’nın desteğiyle kısmen ayakta kaldı, ancak baştan başa kana bulandı, yüzbinlerce masum insan hayatını kaybetti, hala da kaybediyor...

Türkiye ise nasıl bir belaya bulaştığını anlamadı, anlamak da istemedi, hatta anlamak için zerre kadar uğraşmadı, sonuçta  gırtlağına kadar belaya battı, terör bütün büyük şehirlerini vurdu, yüzlerce masum insan şeytanın piçleri tarafından hedef gözetilmeden katledildi, bu arada hedef şaşırtmaları devam ederken, PKK sözde çözüm sürecinde şehir savaşlarına hazırlandı ve Türkiye bir taraftan islami radikal teröristlerle, diğer taraftan ise PKK saldırıları ile uğraşmaya başladı, yetmemiş olacak ki, bir de FETÖ devreye girdi, Türkiye üç koldan kıskaca alındı...

Bu gidişatta, önünü göremeyen, şeytanın piçlerinin örümcek ağı örer gibi Türkiye içinde örgütlendiğini farkedemeyen, iktidar ve muhalefet koltuklarını verimli kullanamayan Türkiye iktidarı ve muhalefeti, akıllarını başlarına toplayacaklarına ülke yönetimine kin, nefret, öfke tohumları ekti, yeşertti, büyüttü ve ülkeyi böldü, ve ne yazık ki,  sonuçta  fena halde gafil avlandı ve neye uğradığını şaşırdı...

Peki kimdi bunların bu kadar güçlenmesine, her koldan Türkiye’ye ve diğer coğrafik ve ekonomik açıdan önem arzeden ülkelere saldırmasına zemin hazırlayan, tavşana kaç tazıya tut politikası uygulayan!!!

Amman ha, sakın Amerika’dır falan filan demeyin! Onlar bu işleri internet oyunu filan sanarlar efendim!

Terörün farklı boyutlarla ama aynı şiddetle vurduğu Türkiye ekonomik yönden dibe vurdu, en önemli kaynağı turizm yerle bir oldu, teknolojik üretim adına elinde hiçbir şey yok, tarım ve hayvancılıkta da dışa bağımlılık dönemi başladı, adalet ve eğitim sistemi deFETÖ örümcekleri tarafından milim milim dizayn edilmiş, şimdilerde sudan çıkmış balık durumunda...

Zaten bölünmüş olan toplum, bir de anayasa değişikliğiyle birlikte getirilmek istenen rejim değişikliği konusunda cephelere ayrıldı, sanki çok gereği vardı...

Ve son olarak da, yakın komşularıyla tam bir sorunlar yumağında boğuşan ve ilişkileri yerle bir olmuş olan Türkiye, üyesi olmak için onlarca yıldır ter ter tepindiği Avrupa Birliği ülkeleri ile de kapışmaya, atışmaya başladı...

Kısacası, bugün Türkiye, siyasi ve ekonomik yönden tam anlamıyla yalnızlığa mahkum olmuş durumdadır. Türkiye’nin içine doldurulmuş olan dört milyon Suriyeli sayesinde de sosyal ve kültürel yönden de çöküşe her zamankinden daha yakındır...

Dahası, bu dört milyon Suriyeli’nin en az bir milyonu eli silah tutar durumdadır, hala hazırda Türkiye’nin büyük kentlerine yayılmış durumdadırlar, nüfusları Türkiye’nin orta halli illerinin en az yirmi tanesine eşittir,  ve ayartılmaları ve ellerine silah verilmesi durumunda PKK’dan daha tehlikeli ve zararlı hale geleceklerdir...

Türkiye’nin bugünkü siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel durumu içler acısıdır ve farklı etnik grupların kullanılmasıyla küçük boyutlu ve Türkiye’nin her yerine yayılan, veya belli bölgelerinde yoğunlaşan bir iç savaş çıkarılmasına, iç savaş çıkarılmasa da sürekli terör ve anarşi ortamı yaratılmasına da çok müsaittir...

Türkiye’deki iktidar ve muhalefet bu tehlike üzerinde yoğunlaşacağına, şu an birbirini yemekle, didiklemekle meşgüldürler ve akılları başlarına ancak ayaklarının altındaki halı çekildiğinde, tepetaklak geldiklerine belki gelecektir...Belki!

Belki diyorum, çünkü ne iktidar ne de muhalefet bu felaketi esas yaratanlara, Türkiye’nin bugün yalnızlaşmasına vesile olan tüm bu tezgahı hazırlayanlara karşı açık açık bayrak açacak, cesaretle karşı duracak durumda değildirler...

Kardeş kanı dökülmesine kadar gelen süreci lafla peynir gemisini yürüteceklerini sanarak seyrettiler...

Türkiye’ye ister başkanlık sistemi gelsin, ister gelmesin, bugünkü şartlarda değil tüm yetkileri elinde toplayabilen bir başkan, elinde sihirli bir değnek olan allame-i cihan bile olsa, Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlara çare üretemez...

Bir Mustafa Kemal Atatürk olsaydı, tüm toplumu bir bayrak altında yeniden toplar,  ikinci bir kurtuluş savaşı başlatır  ve bunu başarırdı da!

Ama yok!

İşin kötüsü, Atatürk’ün mirasının, yarattığı siyasi ve toplumsal barış kültürünün değerini bilen de yok, bin yıldır aynı topraklarda yaşayan, aynı kaderi paylaşan, kokuşarak çökmüş bir imparatorluğun küllerinden bir cumhuriyet, bir devlet yaratan insanların torunlarının yaşayacağı başka Türkiye olmadığını düşünen de yok...

İşte bu ortam, şeytanın piçlerinin ve yaratıcılarının işini de çok ama çok kolaylaşıyor ve çıkarları uğrunan yapacakları da bizim kabuslarımıza giriyor...

Bunlar, zamanında Kennedy’e 5 saniyede 6 kurşun sıkmış, sorumlu olarak da bir günah keçisi yaratmış ve onun da hesabını anında dürmüş, Kennedy  ailesinin deköküne kibrit suyu dökmüş olan şeytanlar ve onların artıklarıdır...

Onlar kapitalizmin ilahları ve o ilahları koruyup kollayan sistemin siyasetçi kılığındaki yılmaz bekçileridir!

Bunlarla yatağa giren şeytanla yatağa girer, bir daha da çıkamaz, cehennemin dibine gidene kadar da şeytanın kulu olur...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları