• BIST 9883.53
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • Lefkoşa 28 °C
  • Mağusa 28 °C
  • Girne 26 °C
  • Güzelyurt 29 °C
  • İskele 28 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Taner Ulutaş yazdı ... Tatar, Brüksel’e gidiş, kimlik 2003’den önce mi sonra mı alındı?

Taner Ulutaş yazdı ... Tatar, Brüksel’e gidiş, kimlik 2003’den önce mi sonra mı alındı?
Taner Ulutaş yazdı ... Tatar, Brüksel’e gidiş, kimlik 2003’den önce mi sonra mı alındı?

Tatar, Brüksel’e gidiş, kimlik 2003’den önce mi sonra mı alındı?

Crant Montana’da masada ortaya konanların yarattığı tartışma, boyut büyüterek, sınır dışından, sınır içine kadar taşındı. Rum tarafı, Federasyon ve bir çatı altında iki federe devlet derken, bizimkiler bugüne kadar esas tezimiz olan federasyona hayır diyerek, iki ayrı egemen devlet tezinde ısrar etti. İp kopunca da iş, kimlik ve pasaportlara kadar taşındı.

Anastasiadis, paskalya mesajında, Kıbrıs Türklerini ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ vatandaşı olarak niteledi ve sözü kimlik ve pasaport sahibi olanlara getirdi.  Anastasiadis 97 bin, Rum yayın organı RIK 160 bin, bazı Rum Gazeteleri de 350 bin civarında Kıbrıslı Türk’ün, pasaport ve kimlik sahibi olduğuna vurgu yaparak bombanın pimini çekti. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın yanı sıra, 11 bakandan 9’unun da Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu taşıdığını iddia etmesi gündeme bomba gibi düştü. Bazıları sükût altındır, eğilde gülle geçsin kitabından başını kaldırmazken, almadım diyen Kudret Hoca’nın aksine, Tahsin Ertuğruloğlu önce almadım. Sonra çocukken verdiler diyerek bizleri güldürdü.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın, 1960 Anayasasının verdiği bir hak sonrasında birçok kişinin yanı sıra, kendisinin de aldığı Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik ve pasaportları ile ilgili açıklaması ipi gerdi. Ne yapalım, Kıbrıs Türklerine yönelik haksız ambargo ve izolasyonlar uygulanırken, seyahat özgürlükleri engellenirken, bunların üstesinden gelmek için mecburen bu kimlik ve pasaportu aldım. Yolu varsa iade ederim demesi, bizlere Allah rahmet eylesin baba Denktaş’ı hatırlattı. Da, pasaportların iade edilmesi halinde, bugün bile halen devam eden ambargolara karşın, vizesiz seyahat özgürlüğünü nasıl yapacağımızı nedense söylemedi.

Hatırlayanlar anımsayacak. Baba Denktaş,  bir zamanlar Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik ve pasaportunu alanları neredeyse ‘Vatan Haini’ ilan ederek, alanlar iade etmezse, cezalandırılacak demişti. Ancak torunda Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu ile kimliği çıkınca, sanki bizim çocuklar ‘Evrodo’ onunki halis torunmuş gibi, ne yapalım torunum yurt dışında öğrenim görebilmek için aldı. Ne yani eğitim görmesin mi demiş ve eğitime sarılmıştı. Sn. Tatar’da baba Denktaş’ın yolundan giderek eğitim ve sağlığa sarıldı. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu alanlar, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı oldukları anlamına gelmez diyerek, bir başka pot daha kırdı. Bir ülkenin kimliğini ve pasaportunu taşıyan kişi, kimliğini taşıdığı o ülkenin vatandaşı değilse, Mars ve Venüs gezegenin vatandaşımı yorumlarının yapılmasına neden oldu.

Sadede gelirsem, 1960 yılında varılan anlaşma sonrasında, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ vatandaşı oldu. Kıbrıs Anayasasında bu açık ve sarih yazıldı. İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’de garantör ülke olarak kayıtlara geçti. Uluslararası bir anlaşma sonrasında, elde edilen hak için, birileri ‘Rum Pasaportu’ diyerek, bu anlaşmayı yok hükmünde sayarsa, bu anlaşmalara dayanarak garantörlük hakkını kullanan ve Kıbrıs’a çıkan Türkiye’yi de ‘işgalci’ pozisyonuna sokmuş olmazmı?

Ne kadar çok hata yaparsanız silginiz o kadar azalır. Silgi bitince de en alt tabakasındaki madeni kısım defterinizi yırtar. 1990 yılında, Güney, Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında AB’ye üye olmak için müracaat etti. 1994 yılında Korfu Adasında müracaatı onaylandı. Bize de sizde katılın denildi. Biz hayır dedik. Gözlemci olarak gelin en azından AB yasalarını hayata geçirirsiniz denildi. Yine hayır dedik. Sonrasında Helsinki ve Kopenhag süreci sonrasında, Kıbrıs Cumhuriyeti AB’ye üye, bizlerde gerek sportif gerekse ekonomik ambargoların müdavimi olduk. Silgimiz kalmadığı için defterin kanatlarını yırta yırta ne kanat nede kanatçık bıraktık.

Sn. Tatar, bu pasaportu ve kimliği ne zaman kullandığımı birileri bana söylesin dedi. Muhtemelen 10-12 yıl evveldi. AB’nin davetlisi olarak, Cumhurbaşkanı Tatar’ın da içinde olduğu bir heyet ile AB Parlamentosuna gitmiştik. Tatar’ın Brüksel’e hangi pasaport ile gittiğine dikkat etmediğim için bilmiyorum. Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportunu kullanmışsa, yasaların verdiği bir hak olduğu için söz söyleme hakkını kendimde bulmuyorum. Ancak Brüksel’e hangi pasaport ile gittiğini açıklaması gerekir kanaatindeyim.

Rahmetli babasının pasaportunu, kapılar kapalı olduğu sırada aldığını bilenlerdeniz. Cumhurbaşkanı Tatar’ın çözümü zor, çok bilinmeyenli denkleme dönüşen pasaportunu, ne zaman ve nerede aldığı önemlidir. Kapılar Nisan 2003’de açıldı. Sn. Tatar bu pasaportu 2003’den sonra almışsa kapılar açıldığı için sorun yok. Ancak 2003’den evvel almışsa, kimlik ve pasaportlar imza karşılığı alındığı için o zamanlar siyasi bir kimliği olmadığı için Güney Kıbrıs’a nasıl geçtiği önemlidir.  Bu tarih eskilere dayanırsa, siyasi kimliği olmadığı için izin alınarak mı, yoksa başka yollar ile mi geçildiği açıklamalıdır. İngiltere’de Polly Peck şirketinde çalışırken, Kıbrıs Cumhuriyetine başvuruda bulunarak bu kimlik ve pasaportu almış da olabilir. Bunun eleştirilecek bir tarafı olmaz. Ancak Uluslar arası bir hak sonrasında alınan ve Türkiye’yi, ‘İşgalci’ pozisyonundan’ çıkartan uluslar arası bir anlaşma sonrasında alınan kimliğe Rum Kimliği denilmesi, hem Kıbrıs Türklerini, hemde Türkiye’yi zor durumda bırakır.  Bu nedenle sözün ağızdan çıkana kadar kendisinin esiri olduğunu, çıktıktan sonra sözünün esiri olacağını bilmelidir. Dikkat etmesi gerekir.

 

Günün fıkrası

Babam damda kedileri kovalıyor

Bir gün babası çocuğunu eczaneye gönderir ve viyagra almasını söyler. Çocuk koşar adımlarla eczaneye gider ve eczacıya utanarak-

"Babam beni viyagra almam için yolladı.."

Eczaneci de ona bir paket viyagra verir ve sıkı sıkı tembihler:

-"Babana söyle, bundan günde bir taneden fazla kullanmasın!."

Çocuk aldığı ilacı ablasina verir,

-"Abla babama söyle bundan günde iki taneden fazla kullanmasın."

Ablası aldığı ilcı annesine verir ve der ki:

-"Anne, babama söyle bundan günde üç taneden fazla kullanmıyacakmış."

Evin hanımı da kızından aldığı ilacı eşine verir ve

-"Herif bundan günde dört taneden fazla kullanmıyacakmışsın ." der.

Evin herifi de daha iyi olsun diye beş adet ilaç yutar ve sonra film kopar. Ertesi gün eczaneci işyerine giderken kaldırımda oturan çocugu görür ve merakli bir şekilde sorar.

-"Eee ufaklık, ne oldu verdiğim ilaç ise yaradımı"

Çocuk aglayan gözleri ile eczacıya bakarak der ki:

-"Evet çok işe yaradı, annem öldü, ablam hamile, benimde kıçım ağrıyor. babam ise damda kedileri kovalıyor..."1-396.jpg2-199.jpg3-135.jpg

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler