• BIST 9793.88
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • Lefkoşa 21 °C
  • Mağusa 23 °C
  • Girne 22 °C
  • Güzelyurt 22 °C
  • İskele 23 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 21 °C

Alzheimer'ın belirtileri ve risk faktörleri nelerdir?

Hasta bireylerin ve yakınlarının dikkat etmesi gereken tedavi yöntemleri nelerdir?- Beslenme çeşidinin unutkanlığa etkisi var mı?
Alzheimer'ın belirtileri ve risk faktörleri nelerdir?

"Unutkanlığı her zaman önemseyelim fakat her unutkanlık Alzheimer belirtisi değildir"

Sağlıklı ve keyifli yaş alma üzerine Türkiye’de ilk defa düzenlenen Uluslararası İzmir Keyifli Yaş Alma Fuarı ve Kongresi kapsamında en çok ilgi gören konulardan biri Alzheimer hastalığı oldu. Katılımcılar, hastalıkla ilgili risk faktörleri, koruyucu faktörler, tanı ve tedavi yöntemleri ile yenilikler hakkında bilgi sahibi oldu.“

Keyifli yaş alma”, “21. yüzyılda yaşlılık ve metropolde yaşlanma”, “hayat boyu öğrenme”, “yaş alma ve mutluluk ilişkisi”, “geronteknoloji (yaşlı kullanıcılara yönelik destekleyici sistem, yazılım ve cihazlar yapmayı hedefleyen bir teknoloji alanı)”, “hipertansiyon, diyabet, kemik erimesi”, “Alzheimer hastalığı ve yenilikler”, “sağlıklı yaşlanmaya katkı sağlayan yöntemler” gibi konularda ulusal ve uluslararası uzmanlar tarafından bilgilerin paylaşıldığı fuar, yaşlılar ve yakınları tarafından yoğun ilgi gördü. Fuarda en çok ilgi çeken konu ise yaşın ilerlemesi ile görülme sıklığı artan Alzheimer oldu. Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Geriatri Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran, hastalıkla ilgili risk faktörleri, koruyucu faktörler, tanı ve tedavi yöntemleri ile yenilikler hakkında bilgi verdi.

Bilimsel adı “demans” olan, halk arasında ise “bunama” olarak bilinen rahatsızlık, erişkin merkezi sinir sisteminin hasar görmesi sonucu beyinde birden fazla bilişsel alanın bozulmasıyla birlikte günlük yaşam aktivitelerinin eskisi gibi yürütülememesi anlamına geliyor. Demansın yaklaşık yüzde 70’lik bir kısmını oluşturan Alzheimer hastalığı üzerine bilgiler veren Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran her unutkanlık belirtisinin Alzheimer olmadığını belirtti. Prof. Dr. Cankurtaran, “Depresyonda olan kişi de unutur. Unutkanlığı her zaman önemseyelim. Fakat her unutkanlık Alzheimer belirtisi değildir. B12 vitamininiz düşüktür yerine koyarsınız düzelir. Tiroit ya da depresyon düzelir. Biz bunları düzelttikten sonrasını önemsiyoruz. Yakın hafızanın bozulması ve yeni şeyler öğrenmede zorluklar çekilmesi, anlık sohbetlerin unutulması bizler için uyarıcı oluyor. 60 yaşın üzerinde yakın hafızada unutkanlık varsa, son 6 ayda bu ilerliyorsa ve günlük hayatı etkilemeye başlamışsa buna erken evre Alzheimer hastalığı deniyor. Biz çoğu zaman bu evreyi kaçırıyoruz. İlerleyince zaten onu herkes tanıyor. Hasta kendini belli ediyor ama o zaman biz gecikiyoruz” dedi.

Hastalığın genetik kısmından ziyade kişinin gençliğinden itibaren günlük hayatında yaptıklarıyla ilgili olduğunun altını çizen uzman doktor, “Genetik etkisi de olmakla birlikte risk faktörleri bizim kendimize bakma biçimimizle ilgili. Orta yaşlarda şekeriniz varsa, kontrol altında değilse, tansiyonunuz yüksekse, kolesterolünüz yüksekse, depresyona girdiyseniz ve tedavi almadıysanız, yürüyüş yapmıyorsanız, egzersiz yapmıyorsanız esas risk faktörleri bunlardır. Orta yaşlarda kilolu olmak, 60-70 yaşlarında ise kilo kaybı yaşamak da bir risk faktörüdür” dedi.

Yemekle ilgili de çok fazla risk faktörünün olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran, “Kebaplar, etler, aşırı karbonhidratlı ve yağlı yiyecekler bunlar ise hep risk faktörleri taşır. İzmir alzehimerdan korunmak için en ideal kentlerden bir tanesi. Tüm dünya şu anda Ege Bölgesi’ndeki ve dolayısıyla İzmir’i de kapsayan Akdeniz mutfaklarında bulunan zeytinyağı, otlar, sebzeler, meyveler, kırmızı şaraplar ve siyah üzüm çekirdeklerinden oluşan besinleri tüketiyor. Kuzey Avrupa mesela bu coğrafya ile alakaları yok fakat alışkanlıklarını değiştirip Ege mutfağına döndüler çünkü hastalıktan koruyor” dedi.

Balık tüketiminin Alzheimer hastalığını önleyici etkisi olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran, “Hastalıktan korunabilmek için haftada 2-3 gün balık tüketmek gerekiyor. Amerika ve Kuzey Avrupa gibi ülkelerde çalışmalar somon balığı ile yapılmış fakat uskumru da onunla benzer değerleri taşıyor. Levrek, çipura olabilir aynı şekilde. Balık türünün ve büyüklüğünün aslında çok bir önemi yok. Balıkların çoğu yeterli ölçüde omega-3 içeriyor. Sadece küçük balığı pişirirken genelde kızartmayı tercih ediyoruz bu yöntem yanlış. Yağa atıp kızarttığınız balığın korucuyu özelliği tamamen kayboluyor” şeklinde konuştu.

50-60 yaşın üzerindeki bireylerde unutkanlık da bir süredir dikkat çekiyorsa erken evre Alzheimer hastalığı şüphesi ile geriatri, nöroloji ya da psikiyatri doktorlarına getirilmesi gerektiğini vurgulayan uzman doktor, henüz bu hastalığı laboratuvar yöntemleri ile açığa çıkarabildikleri bir teşhis yönteminin bulunmadığının altını çizdi.

Prof. Dr. Cankurtaran, “Biz tanıyı kendi ölçek ve değerlendirmelerimizle koyuyoruz. Hastaların günlük yaşamını anlamaya çalışıyoruz. Hastalarımıza uzun muayene süreleri ayırıp hafızaları ile ilgili küçük testler yapıyoruz. Bizim teşhis yöntemimiz hasta görüşmeleri… Unutkanlığınızı etkileyecek şeker, tansiyon, guatr, B-12 eksikliği gibi kan değerlerinizde tespit edilebilecek tüm değerlerinize baktıktan sonra bir tomografi, MR ya da Ped testi ile beyninizde bunu tetikleyebilecek başka fiziksel sorunun var olmadığını anlayıp teşhisi koyuyoruz. Erken evre tanısını daha çok koyabilmeliyiz bu noktada. Türkiye’de yaklaşık 600-700 bin Alzheimer hastası var ve bunların dörtte üçü orta evreden sonra tanı almış. Bu hale gelmeden erken tanı koymak çok önemli. Lütfen, 60 yaş üstü hastaları lütfen gerekli bilim dallarına yönlendirin. Erken evrede biz ilaç tedavisine başlayabilirsek hem hastanın günlük hayatına devam edebilmesini sağlar hem de ilerlemesini önleyerek hastalığın ciddi sonuçlar doğurmasını engelleriz” dedi.

İlaç tedavilerinden önce hasta bireylerin ve yakınlarının dikkat etmesi gereken tedavi yöntemlerine de değinen Prof. Dr. Cankurtaran, “Kalbiniz için iyi olan her şey beyniniz için iyidir. Egzersiz yapmak, yürüyüşe çıkmak, sosyalleşmek, dama oynamak, kağıt oynamak, beyni sürekli sevilen bir şeyle meşgul etmek çok önemli. Eski fotoğraf bakmak, sevdiği şeyleri konuşmak, aile ziyaretlerini sıklaştırmak, sevdiği yerlere götürmek, psikolojik destek vermek ve öğünlerde Ege mutfağı yedirmek hastaların tedavisinde çok önemli. Bunlar bizlerin ilaç dışı dediğimiz fakat ilaçlardan daha önemli olan koruyucu ve iyileştirici yöntemlerdir” şeklinde önerilerde bulundu.

Hastalıkla ilgili son yıllardaki yeniliklere değinen uzman doktor, “Alzheimer aşısı bulunalı yaklaşık 20 yıl oldu. Alzheimer hastalığına sebep olan beyin kısmındaki bazı yapıları temizlediği tespit edildi bu aşıların. Fakat biz insanlara aşıları bugünden yaptığımızda beyinlerinde iltihap oluyor ve hastayı kaybediyoruz. Yine de en büyük yenilik aşılarda olacak çünkü dünya nüfusunda 65 yaş üzeri insan sayısı giderek artıyor. Türkiye’de bu sayı 8’de 1’i karşılıyor. Gezegenimizin en büyük sorunlarından birisi haline gelecek.

Bunun yanında hastalığın gelişimi sırasındaki sorunları sistematikleştirebildiğimiz için bunları önlemek adına son dönemlerde geliştirilen ilaçlar var. Teknoloji alanında ise geronteknolojinin gelişmesi yine çok önemli. Yaşlı dostu evler, telefonlar, alan cihazları ile kaybolan hastaların bulunması, kalp krizi geçiren ya da banyoda düşen hastaların yerinin tespit edilmesi gibi teknolojik yenilikler var. Bakımın kalitesi giderek yükseldi.

Yeniliklerin son dönemde hızla arttığına değinen Prof. Dr. Cankurtaran, bunun en önemli sebebinin de farkındalık olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Herhalde en büyük yenilik farkındalığın artması. Türkiye’de 20 yıl önce bu hastalık bilinmiyordu. Bugün ise herkes bu hastalıkla ilgileniyor. Sivil toplum kuruluşları, bilim dalları, dernekler hep bir arada bu hastalık karşısında ne yapacağını konuşabiliyor. Toplumsal algının ve ailelerin bakış açısının değişmesi de çok büyük bir kültürel yenilik. İşte bu sebeple farkındalık artarsa biz erken teşhise doğru gideriz. Böylece hastaya zaman kazandırarak kendi yaşam döngüsü içinde yaşamasını sağlarız”.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler