LAÜ’de “Arap Baharında Orta Doğu, Türkiye ve Uluslararası Aktörler” konulu panel düzenlendi
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından “Arap Baharında Orta Doğu, Türkiye ve Uluslararası Aktörler” konulu panel düzenlendi. Panelin ilk oturumu LAÜ Rauf Raif Denktaş Eğitim Kompleksi Konferans Salonu’nda 10.00-12.00 saatleri arasında gerçekleşti. LAÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ebru Oğurlu’nun oturum başkanlığını yaptığı panelde Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fulya Atacan “Arap İsyanları ve Türkiye”, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Bıçakçı “DAİŞ’la Dans ve Orta Doğu’da Değişen Güvenlik Dinamikleri”, Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nur Köprülü “Arap Ayaklanmaları Sonrası Orta Doğu’da Siyaset: Değişim ve Süreklilik Arasında” ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Mazlum “Doğal Kaynaklar, Arap İsyanları ve Türkiye” konularında sunum gerçekleştirdiler.
Panel İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Gencay Şaylan’ın açılış konuşması ile başladı. Uzun yıllar boyunca en önemli sorun olarak Orta Doğu sorununun gündemde olacağını söyleyen Şaylan, Türkiye’nin coğrafi olarak bu sorunun içerisinde olduğunu ve Kıbrıs’ın konumu itibariyle önemli bir noktada bulunduğunu belirterek “Arap Baharında Orta Doğu, Türkiye ve Uluslararası Aktörler” konusunda bilgi veren konuşmacılara teşekkür etti.
Panelin ilk oturumunda konuşan Atacan, Arap İsyanları’nın 21. yüzyılın en önemli toplumsal hareketlerinden biri olduğunu söyleyerek İMF ve Dünya Bankası’nın Orta Doğu’da devletlerin bütce açıklarından yararlanarak ekonomik büyüme yapısını öne sürerek devletlerdeki egemen gücün değişiminden ve bu değişim sırasında kimlere kaynak sağlayacakları konusundaki politikalarına değindi. Bu politik yaklaşım doğrultusunda Orta Doğu’daki otoriter devlet yapısının sarsıldığını ve değişen toplumsal yapılar doğrultusunda önce kamu sektöründe sonra ise özel sektörde isyanlar ortaya çıktığını dile getirdi.
Bıçakçı ise, DAİŞ hakkında bilgiler vererek DAİŞ’in kökeninin 2003 yılına dayandığını, radikal İslamcı, Sünni nüfusun etkisini arttırmaya yönelik çalışmalar yapan, cihat anlayışıyla ortaya çıkmış, İsveç, Belçika, İngiltere, Fas, Tunus ve Ürdün gibi çeşitli ülkelerden gelen kişilerden oluşan bir yapısının olduğunu söyledi. DAİŞ’in kendi para birimini ve devlet yapısını oluşturup açılan davaları kısa zamanda sonuçlandırdığını, yapılan evlilikleri kayıt ve kontrol altına aldığını söyleyen Bıçakçı, DAİŞ’in kontrol edilemez bir hale geldiğini, basit bir direniş örgütünden çıkıp devlet görünümüne büründüğünü ifade etti.
Köprülü de, Arap Ayaklanmaları’nda devlet ve toplum arasındaki ilişkilerde değişiklikler yaşandığını, isyanlardan sonra devlet yapılarında değişiklikler olduğunu fakat eskiden kalma bazı ritüellerin devam ettiğini dile getirdi. Arap rejimleri ve Arap halkları arasında ortaya çıkan ayaklanmaların rejimleri değiştirmek için olduğunu söyleyen Köprülü “Arap Cumhuriyetleri’nin Monarşilere oranla çok daha kolay dağıldığını belirtti. Köprülü, monarşi ile yönetilen Fas ve Ürdün’ün ayaklanmalar sırasında esnek davranarak isyan sürecini kansız atlatmayı başardıklarını, buna karşılık cumhuriyetle yönetilen Tunus, Mısır ve Suriye’de çatışmaların arttığını ve zor bir süreç yaşadıklarını anlattı.
Son olarak söz alan Mazlum ise, Orta Doğu denildiği zaman doğal kaynaklar olarak ilk akla gelenin petrol ve su olduğunu, bölgede yaşanan savaşlar sonucunda su alt yapısının zarar gördüğünü ve insanların günlük ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için salgın hastalıklarla karşı karşıya olduklarını vurguladı. Mazlum, Türkiye’nin enerji politikaları içerisinde Avrupa ile Orta Doğu arasında petrol ve su taşımacılığında geçiş noktası olarak kullanıldığını da sözlerine ekledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.