Sn. Cemal Özyiğit, K.Kaymaklı bölgesindeki Barış Manço Parkının hemen yanıbaşında yapılmakta olan apartman dairelerinin yanındaki okul arazisinin içerisine elektrik trafo binası yapılıyor. KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil, mal bizim, bizim malımızın içerisine apartmanları yapan şirket kondu. Konmasını bırak, bu trafonun yayacağı manyetik alan nedeniyle çocukları hasta edecek. Apartmanları yapan şirket, kendi arazini kurtarmak için hem bizim araziye konuyor. Hemde evlerden uzak açık arazi içerisine yapılması gereken trafoyu sizin izniniz ile yapıyor diyor. Ve sizin o okullar olmasaydı, Maarifi çok güzel idare ederdim diyen ‘Maarif Nazırı’ olup olmadığınızı merak ediyor. Abdülvehit amca sinirlendikten sonra bana, bazen değişmek zordur yeğen. Ama koltuk ve apolete konan bir yıldız sonrasında, ayni kalmak daha zordur dedi. Ne demek istedi anlamadım. Neyse.
**
Sn. Besim Tibuk, gerçekleştirmiş oluğunuz bir televizyon programına, birçok gerçeği gözler önüne serdiniz. Türkiye’den, KKTC’ye 1 Milyar küsur mal ithal edilirken, KKTC’en Türkiye’ye 50 Milyon ihraç yapılığını ve Türkiye’nin bunan nemalanığını belirttiniz. Ayrıca kar oranı falan filan düştükten sonra 300 Milyon gibi bir hibenin KKTC’ye yapılması gerektiğine vurgu yaptınız. Bunun dışına bazı şeylerin KKTC ekonomisinin kalkınmaması için kasıtlı yapılığını dile getirdiniz. Örneğin THY’nin, ve Anadolu Jet’in istemeleri haline sefer sayılarını artırarak bilet fiyatlarının ucuzlamasına neden olabileceklerini, fakat bunu yapmadıklarını söylediniz. Sn. Tibuk, tanınmış bir iş adamının böylesi gerçekleri dile getirmesi, her ne kadar gönül yaraları dikiş tutmasa da insanın gönül yarasının acısını biraz hafiflemesi açısından iyi geliyor. Hatçe Teyze, mesele fiyatı senin koyduğun yerde etiket olmak değil. Mesele o etikete fiyatı senin koyman ve etiket olmayı kabul etmemen meselesidir dedi.
**
Sn. Şener Elcil, okul yapılması için, Bakanlar Kurulu tarafından ayrılan araziye, okullar olmasaydı, Maarifi çok güzel idare ederdim diye düşünen Maarif Nazırımız tarafından verilen izin sonrasında, trafo binası yapıldı. Okullar da olmayacağı için, o trafonun yayacağı manyetik alandan çocuklar hasta olmayacak. Okul yerine, apartman yapan şirketin sahibi kendi alanı yerine okul alanına trafoyu yaptığı için kendine rant da sağlamış olacak. Eeee bundan iyisi Şam’a kayısı değil mi? Şener hocam, hayat üç buçuk ile dört arasındadır. İktidarda iktidarsızlık yaşayanlar yaptıkları ile bir yerlerimize üç buçuk attırırken, destek vererek, rant sağladıkları da dört dörtlük yaşıyor.
**
Sn. Saffet Barutçu, Kalkınma Bankası Genel Müdürü olarak, yaptığınız açıklamada, birçok vatandaşın dile getirdiği gibi, krediyi sadece zenginlere ve paralı iş adamlarına değil, aile şirketlerine ve iş yapan kadınlara da veriyoruz dediniz. Sizi dinlerken, bizim evin kedisi ‘Minnoş’u yerde tepinirken gördüm. Hayvana ne oluyor diye baktığım zaman meğer gülmekten kas katı kesilmiş. Zor kurtardım. Komşu, Ayşaba kahve içerken, 1 milyon 200 bin dolar borcu olan ve mahkemeye vermek üzere oldukları kişiye bile 700 bin dolar kredi verdiler. Rahmetli Hurşit efendinin ensesi kalın, gerdanı sarkık olmadığı için onu kaç kez kapıdan çevirdiklerini biliyorum dedi. Hacı amca, Saffet oğlumu tenzih ediyorum ama oradaki koltuğa oturanların birçoğu yalancılıkta, partidaşlarını kayırmada, yıllanmış şarap gibidirler. Eh bizde hep o şarabın testisi olduk. Ama testiyi kırdılar be oğlum dedi
**
Sn. Emrah Yeşilırmak, Karpaz Gate Marina’nın bir bölümünü, 3 aydır iş yeri iznini yenilememesinin yanısıra, denizin bir bölümünü de izinsiz olarak doldurulması nedeniyle mühürlediğinizi öğrendik. Tabi Marinanın bir bölümünü mühürlendikten sonra sana yönelik tehditlerin ve sen görürsün tarzındaki söylemlerin bininin bir paraya tezgâhlarda pazarlandığını gözlemledik. Sevgili Emrah, Büyük İskender, Sinop’ta, ünlü düşünür Diyojen’e dile benden ne dilersen dedikten sonra, Diyojen’in ‘Gölge etme başka ihsan istemem’ sözüne atıfta bulunarak, sende gargara yapmayın, ufak atın da civcivlerde yesin ‘ diyebilirsin. Başkan, unutma, Cesurun bakışı her zaman korkağın kılıcından keskindir. Bunlara boş ver tırıs gitsinler. Bisiklet ile gezmeleri gereken yerlerde, Mersedes ile dolaşmasınlar.
**
Sn. Nidai Güngördü, Girne Belediye Başkanı olarak yaptığınız açıklamada, Girne Limanı’nın durumu ortadayken, ülke turizmini tanıtmak amacıyla festival ve şölenler düzenlemenin doğru olmadığını belirttiniz. Bu etkinliklere harcanacak zaman ve paranın limanın iyileştirilmesinde kullanılması gerektiğini de ayrıca dile getirdiniz. Bu konuda çokta haklısınız. Belediye olarak sizin kontrolünüze verilmesi gereken tarihi yat limanı, kimin eli kimin cebinde, kim kime dum duma durumunda, çok bilinmeyenli bir denkleme dönüştü. Başkan, biz ayranı yok içmeye, at ile giderler çeşmeye modundayız. Akıntısı sert olan nehirde iki kere yıkanılmaz başkan. Bunlar yıkanmaktan usanmadılar. Bu nedenle boğuluyorlar. Kısacası damda gezer takyanoz, vur beline kazmayı hesabından çıkamıyorlar.
**
Sn. Fehmi Oktay, hava raporlarını televizyondan halka duyururken, sanırım havaların bir sıcak, bir soğuk, bir yağmurlu, bir güneşli durumuna sizde şaşırdınız. Ayşaba, Fehmi ovlucum bir zahmet meteroloji raporlarını halka okurken, halka evden çıkarken yanlarına bir şemsiye, bir güneş gözlüğü, bir yağmurluk, hatta güneş kremi almalarını söylesin. Güneşi görüp sakın aldanmasınlar. Ne olur ne olmaz, Kışlık kaban onun yanına bir mayo almaları gerektiğini belirtsin. Zam furyası nedeniyle nasıl bizler kafayı yemişsek, deldiğimiz ‘Ozon tabakası’ nedeniylede havanın da kafayı yediğini hatırlatsın dedi.
**
Sn. Cenk Özdağ, sosyal medyadaki paylaşımınıza, Finlandiya’lılar okullarda çocukların, Range Rover’i boyamasından dolayı perişan ve marazlı diyorsun. Böylesine şahane, dâhiyane ve naçizane üstüne üstlük peagojik, kırolojik ve gamaşotik, reklamsal, parasal ve en sonradan görmesal fikri nasıl oluyor da bizim aklımız kesmedi diye perişan ve marazlı oldukları ifadesinde bulunuyorsun. Sn. Özağ, eti senin, kemiği benim diyerek verdiğimiz bu tip sözde eğitimci arkadaşlara, çocuklarımıza zengin olmayı ve araba boyamayı değil, mutlu olmayı öğretin. Böylece hayatları boyunca sahip oldukları şeylerin fiyatını değil kıymetini bilirler dedik. Ama sağolsun arkadaşlar, yalnız etlerini değil, maalesef beyinlerini de aldılar.
**
Sn. Ali Alioğlu, Kıbrıs Türk Narenciye Üreticileri Birliği Başkanı olarak bu yılın bereketli yağışları üretim ibresini yükselttiğini ve Narenciye veriminin su kaynakları ile doğrudan alakalı olduğu için, göletler ve barajların doluluk oranı ile yeraltı kaynaklarının yeterliliğinden dolayı, 30 bin dönüm narenciye bahçesinden beklentilerin üzerinde verim alındığını belirttiniz. Sn. Alioğlu, siz memnuniyet getiriyorsunuz da, getirmeyecek olanlar da var. Yarın mübarek ağızlarını açacak olan çiftçiler, bu yıl kuraklık olmadı. Kuraklık parası istemiyoruz. Ama çok yağmur yağdı. Ekinler çürüdü. Hatta çok yağmurdan mantar hastalığına yakalandı. Bunun ceremesini hükümet olarak ödeyeceksiniz diyecek. Hüsamettin amaca, İnsanoğlu hep geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikâyetçisi, aldıkları ile yetinmeyicisidir diyor.
**
Sn. Ali Doğaner, sosyal medyadaki paylaşımınızda, İncir ağacı 2000 tür canlıya besin sağlarmış. Ekolojik dengeyi korumak adına ekmek lazım o zaman diyorsun. Ali gardaş, kusura bakma ama şimdi bu paylaşımın ile İncir ağaçlarının köküne kezzap suyunu döktün. Gardaş, bu memlekette, ormanlar, yağmur bulutlarını çeker. Yabana ev sahipliği yapar. Memleketi yeşil cennete döndürür diye diye ormanları kese kese, yaka, yaka bitirme noktasına getirdik. Şimdi İncir ağacının 2000 tür canlıya besin sağladığını öğrenenler, balta, kürek ile anasına çıra babasına kurutma makinesi hediye edecek. Sevgili Ali, Ayşaba, bizi yönettiğini sananlar, orman ve ağaç kıyımına, beş tambura dört okka aval aval bakıyorlar çaresiz. Cancağızlarım ülkenin çöle döneceğini görecekler ve saç ve başlarını yolacaklar süresiz dedi. Ne dersin?
**
Sn. Rasım Erdoğdulu paylaşımınızda, son günlerde ortalıkta bir muhabbet dolaşıyor. Milletvekilinin biri polise ceza ödemiş, Eski Cumhurbaşkanı Ceza ödemiş. Cumhurbaşkanı müsteşarı ceza ödemiş tamam be efendiler hepinizi takdir ettik. Amma bu cezaları ödemeyen, ödeyemeyen araçlarının evrakları eksik olan gariban halktır. Kimse aracının evrakını keyfinden çıkartmamazlık etmez. Kimse polisle her gün yüz göz olmak istemez. İçinizden birilerinin aklına insanların bu evrakları neden ne sebeple çıkarmadığını sorgulamak geldi mi? Halkın evrak çıkartmaması sanırım parasızlıktan kaynaklanıyor dedin. Sn. Eroğdulu, Fransız ihtilaline neden olan fakirlik esnasında, kraliçe Marie Antoinette, halka ekmek bulamazsanız ‘Kek’ yiyin demişti. Bizimkilerde, arabanıza evrak çıkartamıyorsanız, araba yerine ‘Özel Uçak’ kullanın derse şaşmamak gerek. Rasım gardaş, Abülselam amca bizim problemimiz, kolumuza takacak insan ve siyasetçinin çok ama yaptıkları ile ömrümüze ömür katacak insan ve siyasetçinin sınırlı olmasıdır dedi. Ne diyelim?
**
Sn. Erhan Sencer, Telefon dairesi-arıza biriminden bir haftadır kimselere ulaşamadık. 161 arayıp "yaşlı" nenemizin eli-ayağı olan ev numarasını 7 kez kaydettik. "Ekibimizin arızadan bilgisi var" dedi robotik sekreter. Memur çalıştığı kuruma hizmet etmekle görevlidir diye biliyoruz. Sendikalar kusura bakmasın ama "özelde" sistemli hizmet verilecekse derhal satılsın. Net diyorsun. Sn. Sencer, sitem etmekte haklısınız. Ancak, geliri, Maliyeye yatan, kesesi tam takır kuru bakır olan, hatta arızayı tespit eden cihazın bir pilini bile alamayacak duruma getirilen telefon dairesinin, suçunun büyük kısmını da sanırım bizi yönetenlerde aramak gerekir. Sırf özelleştirilsin diye yapmadıklarını bırakmayanlar alt yapısı tamamlanarak yeniden yapılandırılsın denilmesinden sonra suskun vede kayıp. Erhan gardaş, hep düzelir Allah Kerim dedik. Ama Kerim’in kuyusunun derin olduğunu göremedik.
GÜNÜN FOTOĞRAFI
FIKRA
Hristiyan ve Yahudi
Roma'da dünyaca ünlü San Pietro Kilisesi'nde büyük bir pazar ayini. Görkemli bir dinsel tören. Papa bile katılıyor.
Koskoca meydan mahşer yeri gibi. Kilisenin içi de dışı da tıklım tıklım. Bu arada kilise kapısında iki adam özellikle dikkati çekiyor. İkisinin de boynunda kocaman birer levha asılı. Birinde "Ben koyu bir Hristiyanım, lütfen bana yardım ediniz" yazılı.
Ötekinde ise sadece "Ben koyu bir Yahudiyim" yazıyor. Tabii ki kiliseden çıkanlar Hristiyan olduğunu ifade eden adama yanaşıyorlar ve ellerini ceplerine atıp cömertçe bir şeyler veriyorlar. Yahudi olduğunu ifade eden adamda ise siftah yok.
Bu arada kiliseden çıkan iyi niyetli biri "Yahudiyim" yazısı taşıyana sokuluyor. "Bana bak kardeş" diyor, " dürüstlük iyi bir şey, ama binlerce Hristiyan kiliseden çıkarken, senin Yahudi olduğunu böyle aleni olarak ifade etmen kanımca hiç de akıllıca bir hareket değil. Bak kimse sana para da vermiyor zaten.
Bence çıkar o yazıyı boynundan, sen de şu Hristiyan gibi..." deyince; boynunda "Yahudiyim" yazılı adam "Hristiyanım" yazılı olana dönüp sesleniyor: - Heey! Salamon! Herife bak be! Gelmiş bize ticaret öğretiyor.
Sn. Fahri Altınör, Malpaz Otel Casino’nun işletmecisi, hotelde ortağınız olduğu söylenen, Yaşam Ayavefe’nin, Sanal Kumar baronu olduğu iddiası ile Yunanistan’a tutuklandıktan sonra, ortağınız Ertuğ Dilaver’in de Ada’dan kaçarak sırra kadem bastığı öne sürüldü. Maaşlarını alamayan 50-55 kişilik grup, Girne Mahkemesi önünde bu nedenle eylem yaptı. Sn. Altınör maaşlarını alamayan çalışanların iş bırakma eyleminden dolayı Malpas Casino’da işlerin durduğu ve çalışanlarının hak arayışlarını farklı mercilere taşıyacakları açıklanırken, bu durum ülkede geldiğimiz noktayı gösteriyor. Sn. Örs, sizin ile ortaklık kuran dostlarınızın biri tutuklu, diğeri sıra kadem bastı. Sizi de ortada bıraktı. Bakın yapılacak en iyi soygunlar bankaya girerken değil, çıkarken bozulur. Kazığı atmayı düşünenler bu işi öyle iyi planlar ki girdikten sonra nasıl çıkacaklarını unuturlar.
**
GÜNÜN SÖZÜ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.