İşte o açıklama;
Hepimizin bildiği gibi bir üniversite çöplüğüne dönme yolunda emin adımlar atılan ülkemizde gerek konjonktürel gerekse diğer faktörler yüzünden her yıl öğrenci sayıları konusunda bir tedirginlik yaşanıyor. Kaliteyi ikinci plana atan, öğrenci sayısı odaklı yaklaşımların ortaya çıkardığı ve bir baskı unsuru olan bu durum DAÜ’de de etkisini gösteriyor ve sendikamızla yapılan görüşmelerde DAÜ Rektörlüğü tarafından da dile getiriliyor. Bizler de yaşanan süreç içerisinde, sendika yönetimi olarak, DAÜ’nün sürdürülebilir bir yapıya kavuşabilmesi için elimizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu söylerken bir yandan da DAÜ Yönetimine önerilerimizi yaptık. Bunu yaparken de çalışma barışını korumaya, iletişim kanallarını açık tutmaya, bildiri sendikacılığı yapmamaya özen gösterdik. Üyelerimizin sorunlarını çözmeye çalışırken de, bazen onların sabırlarının sınırlarını da zorlayacak derecede yönetimle konuşarak, anlaşma yoluyla çözüm bulmaya çalıştık. Üniversitenin önünün açılabilmesi, 2010 yılında ortaya çıkan işten çıkarmalara yol açacak bir mali kriz yaşanmaması için, üyelerimizin tepkilerini de göze alarak, Yönetim tarafından atılan bazı adımlara da onay verdik. Örneğin; %10 maaş kesintisinin mahkemede olması ve DAÜ’nün “rekabetçi” ortamda zayıf düşmemesi için fazla dillendirilmemesi, sınıflardaki öğrenci sayısının artırılması, tez danışmanlıklarından en fazla 3 kredi alma kuralının devam ettirilmesi gibi. Ancak gelinen aşamada anlaşılan o ki DAÜ Rektörü Sayın Prof. Dr. Necdet Osam bizim bu yaklaşımımızı yanlış yorumladı ve uzunca bir süredir bizim öneri ve isteklerimizi (göç yasası mağduru meslektaşlarımızın durumlarının düzeltilmesi için adımlar atılması, yarı zamanlı çalışan meslektaşlarımızın hayat pahalılığı artışı alması, devamlı personel atamalarının zamanında yapılması gibi) göz ardı ederken kendi bildiği yolda ilerlemeye başladı. Bunun en son örneğini de son VYK toplantısında yapılan ısmarlama ve adrese teslim istihdamlarda gördük.
DAÜ Rektörlük ve VYK’nun sendikamızla yaptıkları her görüşmede söyledikleri bir konu var: DAÜ’nün mali yapısının düzeltilmesi, mali disiplinin sağlanması ve DAÜ’nün geleceğinin garanti altına alınması. Bu söylemlere bizim cevabımız da “Siz önce atılması gereken adımları atın, sonra önerilerinizi konuşmaya, eğer anlaşırsak üyelerimize götürmeye hazırız” oldu. Ve yapılması gereken öncelikli işleri de sıraladık: Örneğin, idari yapınızın verimliliğini analiz edin dedik; dekan ve bölüm başkan yardımcılıklarını gözden geçirin dedik; bölümündeki, fakültesindeki tam zamanlı hocaların ders yüklerini doldurmadan istihdam yapan idarecileri kontrol edin dedik; DÖSAP kadrosundan idari personel işe almaya son verin dedik; idari hizmetlerde kullanılan asistan sayısı kontrolden çıktı dedik; asistanlık artık bir telefonla dağıtılıyor, önleyin dedik. Kısacası, önce siz tedbirlerinizi kendi idari ve mali yapınızda alın, kampüse örnek olun, ondan sonra çalışanların önüne önerilerinizle gelin dedik. Sanki bütün bunlar konuşulmamış gibi bir süre önce yapılan bir VYK toplantısında Sayın Rektör Prof. Dr. Necdet Osam tarafından ısmarlama, adrese teslim istihdamlar için önerge verildi. Bu konuda yazılı olarak itirazımızı yaptık (Ek 1) ve o toplantıda önergenin geçmesini önledik. Ancak sanki bu tartışmalar, görüşmeler hiç yapılmıyormuş gibi Sayın Osam aynı önergeyi geçen haftaki VYK toplantısı gündemine yine getirdi. Yine yazılı itirazımızı yapıp (Ek 2) ardından VYK Başkanı ile görüşmemize rağmen geçen haftaki toplantıda ısmarlama, adrese teslim istihdamlar onaylandı. Bundan bizim anladığımız şudur: DAÜ’de her şey güllük gülistanlık, mali yapı ve giderler kontrol altında, herhangi bir tedbir almaya, Eylül ayında gelecek olan öğrenci sayısını görüp ona göre adımlar atmaya da gerek yok. O zaman bizim de şu soruyu sorma hakkımız var: Sayın Osam ve Sayın Boyra, madem ki yaz ayları içinde teamülleri yıkıp ısmarlama, adrese teslim istihdam yapacak paranız var o zaman akademisyenlerin maaşlarından yapılan %10 kesintiyi durdurmaya ne dersiniz? Yönetsel ve işçi personel arkadaşlarımızın maaşlarından yapılan kesintinin durdurulması ve kampüs içinde gelir adaletinin sağlanması için DAÜ-SEN akademisyenlerden yapılan kesinti konusunda girişimde bulunmamış ve mahkeme sonucunu beklemeye karar vermişti. Ancak anlaşılan Sayın Osam bu ve attığımız diğer adımları üniversite lehine adımlar atmak için değil, bazı çevreleri memnun etmek üzere aldığı kararları uygulamak için kullanıyor. O yüzden diyoruz ki madem kasada 160 milyon TL var, madem o para böyle çarçur edilecek; biz de hakkımızı istiyoruz. O paranın yaratılmasında sadece DAÜ çalışanlarının emeği ve alın teri var. Sayın Rektör, hesabınızı kitabınızı yapın (biz yapamıyoruz çünkü şeffaf yönetime sahip olduğu iddia edilen bu üniversitede mali veriler sadece üç kişide var), madem ısmarlama istihdamlara para var; biz de hakkımızı istiyoruz. Ve tekrar söylüyoruz: Önce evinizin önünü temizleyin, sonra DAÜ-SEN’e önerilerinizle gelin!
DAÜ-SEN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.